Geç okuduğum ve çok bayıldığım bir kitap var bugün blogda: Middlesex. Jeffrey Eugenides'in yazdığı ve 2003 yılında Pulitzer Edebiyat Ödülü'nü kazandığı bu harika romanı ülkemizde Domingo Yayıncılık tarafından yayınlanmış. BBC'nin 2015 yılında dünyanın önde gelen kitap eleştirmenleri arasında yaptığı anketin sonucunda da 21. yüzyılın en iyi 12. romanı seçkisinde yer almış. Yani ödüller ve eleştiriler tek -hatta belki hiç- belirleyici olmasa da seçimlerimiz açısından bunlar da öyle çok-satanların arkasında yazan "Tek kelimeyle büyüleyici! - NY Times" falan gibi cümlelerden pek farklı tahmin edersiniz. ;) Demem o ki, okuyunuz. ;)
Stephanides ailesinin öyküsü Osmanlı Devleti'nin son yıllarında Bursa'dan başlıyor. Lefty ve Desdemona 1922 yılında Yunanlıların Türk topraklarından kovulduğu dönemlerde Amerika'ya göçmen olarak kaçmak üzere kendini İzmir'de limana atabilen binlerce Rum'dan sadece ikisi. Bin bir zorlukla Amerika'da tutunmayı başarabilen bu 'günahkar' çiftin çocukları Milton ve Zoe'nun dönemi ise bambaşkadır. Yine de ikinci nesil 1960'lı yılların Detroit'inde ırkçı ayaklanmalar, içki yasakları ve daha pek çok kaosun içinde yaşamlarına devam edebilmeyi ve varlıklarına varlık katmayı becerebilir ve kendi iki çocuklarına "düzgün", bir üst sınıf yaşamı sunabilir. Ama nesillerdir süren o "günah"ın etkileri sağlıklı bir kız çocuk olarak dünyaya gelen Calliope'un içinden çıkacağı zamanı beklemektedir.
Alıntılar
* "Her iki bin bebekten biri çifte cinsel organlı olarak doğuyor - gizli ya da aleni. bu istatistiğin ışığında 275 milyon nüfuslu ABD'yi ele aldığımızda bu, 137.000 çifte cinsiyetli birey anlamına gelir. Aslında bu mücadelede ilk adım dünyayı hermafroditlerin jenital organlarının hastalıklı olmadığına ikna etmek."
* "Siyahları kabullenmeye hazırdık. Onları kendi cemaatimize kabule hazırdık, tek bir şartla, normal davranmaları halinde."
* "Kalpleri acıyla kavruluyordu; çocuk sahibi olmanın getirdiği bir acıydı bu; ebeveyn olmanın yarattığı o inanılmaz sevme kapasitesi aynı oranda inanılmaz bir şekilde insanı yaralayabiliyordu da. Tıpkı babamın birbirinin zıddı masklardan oluşan kol düğmeleri gibi."
* "...Navajolar arasında mesela berdaşlar vardır. Berdaş, kendi sahip olduğu cinsiyetin dışında bir cinsiyeti benimseyen, onu edinen kişidir. Cinsiyet biyolojik, cinsel kimlik ise kültüreldir. Navajolar bunu bilir. Eğer biri başka biri olmak isterse onu özgür bırakırlar. Onu aşağılamaz, tam tersine onurlandırırlar. Berdaşlar kabilenin şamanıdır. Onlar şifacıdır, en güzel dokumaları onlar yaparlar, büyük sanatçılardır..."
***
Tabulara, dogmalara ve her türlü ayrımcılığa karşı olduğunu satırlarından açıkça hissedeceğiniz bu müthiş yazarın müthiş romanını elinizden bırakamayacaksınız bence.
3 yorum:
Çok ilginçmiş. Teşekkürler tavsiye için.
Selam. Bu kitabı bir ara çok görmüş ve merak etmiştim. Aslında yorumunuz çok iyi oldu, hatırladım ve listeme ekledim.
İyi geceler. 😊
Çok teşekkürler tavsiye için, ben ilk kez gördüm bu kitabı ve çok ilgimi çekti. Hatta şimdi indirdim Kindle'a, Ayfer Tunç Dünya Ağrısı bitmek üzere hemen buna başlıycam :)
Yorum Gönder