Postta söyleyeceğimi fotoğrafta söyledim. ;) Belki böylece kısacık da yazabilirim, kim bilir. Anlayacağınız üzere daha çok Saflık kitabından söz etmek istiyorum çünkü diğer ikisini okusanız da okumasanız da olur kategorisinde görüyorum. Ama senelerdir kalınlığıyla biraz gözümü korkuttuğu için rafta bekleyen Saflık romanını okumanızı öneririm. Amerikalı çağdaş yazar Jonathan Franzen'ın 2015 yılında yayınlanan ve 2017'de Tükçeleştirilen bu şahane romanını çıktığı anda almıştım ama okuma zamanı yeni gelmiş demek ki. Diğer üç kitabını da derhal alışveriş listeme ekledim tabi.
Bir anne kızın küçük bir kulübedeki inziva benzeri yaşamından yola çıkıyoruz. Anne biraz hastalıklı bir bağımlılığa sahip gibi kızına karşı. Adını Purity (Saflık) koyduğu kızının yorumlarından anladığımız kadarıyla duygusal sömürüye giden bir sahiplenme duygusuyla seviyor kızını. Ve babasının hikayesinden asla bahsedilmiyor. Genç kız en nihayetinde kendi başına babasını aramak üzere yola çıkma cesaretini bulduğunda ise bambaşka dünyalara giriyor. Bu noktada Andreas çok güçlü bir karakter olarak ortaya çıkıyor. Doğu Almanya kökenli Andreas günümüzde dijital casusluk yapan Günışığı Projesi'ni yönetiyor. Pek çok sırrı ortaya çıkan bu tarikatvari işleyişin göz alıcı lideri. Bütün genç kızlar etrafında adeta pervane. Pip de (yani Purity) o projede stajyer olarak çalışmak üzere Peru'ya gidiyor. Belki ortaya çıkarılan sırlardan biri de kendi babasının kim olduğu olabilir diye düşünüyor giderken. Ve böylece aşk, ilişkiler, aile meseleleri, toplumsal konular gibi pek çok alana incelikli bir şekilde değinen bu güzel romanın içine tam anlamıyla girmiş oluyorsunuz. Ben çok sevdim. Tavsiye ederim.
Tolstoy'un Kroyçer Sonat romanını Kitapyurdu'nun doğumgünü hediyesi olarak seçmiştim. Tolstoy okumak hiçbir zaman pişmanlık değildir elbet ama ne yalan söyleyeyim çok da severek okumadım kendisini. Belki de sürekli kadın cinayetleri duymayı artık içimin kaldırmadığı bir ülkede yaşadığım içindir. Basit bir kıskançlık cinayeti ve biraz da Tolstoy'un da sanki kadına "evinde otursun ve menopoza girene kadar çocuk doğursun", "ayrıca dekolte giyip de aklımızı çelmesin" kafasında olduğunu hissettirmesi romanla bağ kuramamış olmama neden olabilir. Şans vermek isterseniz, mani olmam.
Jean-Louis Fournier'in Son Siyah Saçım - ve İhtiyar Delikanlılara Bazı Öğütler kitabını okumak isterseniz mani olabilirim ama. ;) Hani onun yerine bir avuç sakız alıp içinden çıkan manileri okuyabilirsiniz. Ya da kafanıza göre esprili bir Instagram hesabından birkaç post okuyabilirsiniz. Daha fazla tat alacağınıza eminim, ama kanıtlayamam. ;) Ayol Oksijen gazetesinde kimin kitap önerisiydi hatırlamıyorum ama YKY yayınlarını da görünce hemen alayım dedim. Şöyle esprili bir yaşlılık romanı sanarak aldım. Ama o da ne? Sayfalar birkaç satırlık. Toplasan 15 sayfa etmez romanın tamamı. Yaşlılığa dair esprili ve farklı bir şey de yok hani anlattıkları arasında. Kitap için o kadar kağıdın harcanmasına bile üzüldüm doğrusu. İlk kez hiç önermediğim bir kitapla geldim yani bu sefer. Paranızı çöpe atmayınız.
İyi hafta sonları!
2 yorum:
Kitap yorumlarınız çok güzel.
Fournier kitaplarından ikisini okudum, tarzı böyle sanırım, kısa kısa yazıyor.
Nereye Gidiyoruz Baba? adlı kitabını beğenmiştim,diğerini bitiremedim.
Sevgiler :)
Serpil,
Çok Teşekkürler ☺️ Fournier benim için ilk ve son oldu sanırım. Kısa yazmak çok değerli ama kısalığın da bir limiti olsa iyi olurmuş sanki ;)
Bu da bir deneyim oldu,
Sevgiler
Yorum Gönder