Cuma Günkü Buluşmalar..:)

Cuma günü öğlen Ajanda kızlarından Seda ve Sinem ile buluştuk. Online dergimiz Ajanda'yı biliyorsunuz değil mi? Dergi formatından çıktık diye aklınızdan çıkmayalım olur mu? Artık bir web sayfası olarak yayın hayatımıza devam ediyoruz ve çok çeşitli konularda yazdığımız yazılarımızla buradayız. Her zaman bekleriz. :)


İşte bu anlamda Seda ve Sinem ile çalışma arkadaşları da sayılıyoruz. Tamam, çalışma demeyeyim, fazla ciddi oldu. Aslında bildiğin blogdaşız, sevgili okur. Birbirimizin bloglarını uzun zamandır takip ediyorduk. Blog üzerinden yorumlar, mesajlar, yazışmalar derken de henüz tanışmamış olmamıza rağmen aslında birbirimizi büyük ölçüde tanıyorduk. Zaten bloglar ya da fikir, duygu ve düşünce paylaşımı yapılan her türlü platform sayesinde insanların sanal alemde de birbirlerini iyi tanıyabileceğine inanıyorum. Bir de yüz yüze tanışalım tam olsun dedik. (Aslında Seda'yla ayak üstü tanışmışlığımız da olmuştu şu Yeni Türkü konserinde geçen sene.) Öğle yemeği için Cafe Cadde'de buluştuk. Sonra kahvelere geçildi. Uzun uzun oradan buradan sohbet ettik. Ortak konumuzun bol olduğunu zaten biliyorduk. Minişler de kendi tarzlarında kol-bacak figürleri ve çeşitli tonlarda mırıltılarla katıldılar sohbetimize..:) Harika bir buluşmaydı. Bir sonrakini sabırsızlıkla bekliyorum. Sohbet o kadar keyifli olunca haliyle uzadı ve ben neredeyse Cuma akşam trafiğine kalıyordum! Neyse ki saat beş gibi köprünün üstünde olmayı ve sonrasında da yarım saat içinde evime varmayı başardım.

Akşam da Celal Tan ve ailesine oturmaya gittik İso'cumla. Benden duymuş olmayın ama feci arıza bir aileymiş bu Tanlar. :) Ama pek de eğlenceliler. Bizi çok güldürdüler diyebilirim.

Daha önce izlediğim Onur Ünlü filmleriyle ilgili durum skorum 1-1'di. Polis'i çok beğenmiştim, Güneşin Oğlu'nu hiç beğenmemiştim. Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi'ni beğenince Onur Ünlü takip etmeye devam edeceğim yönetmenlerden biri oldu benim için.

Küçük bir kasabada yaşayan emekli bir anayasa profesörü Celal Tan. Daha önce eşini kaybetmiş, şimdi ise kendinden çok daha genç bir eşi var. Selçuk Yöntem bu duruma alışık ne de olsa, değil mi? :) Oğlu, kızı, genç eşi, torunu ve onlarla birlikte yaşayan annesi evde sürpriz bir doğum günü partisi hazırlıyorlar Celal Tan'a. O gelmeden önce masayı hazırlayıp, ışıkları söndürüp, beklemeye başlıyorlar. Ama aileyi tamamen farklı bir sürpriz bekliyor o gece. Celal Tan'ın kapıdan içeri girmesiyle birlikte olaylar hiç de beklenmedik bir şekilde gelişiyor.  

İçinde kara mizah barındıran absürt film örneği denebilecek bu hikayede oyuncu seçimleri de çok iyiydi. Selçuk Yöntem'e zaten bayılırım, o yüzden onu zorlayacak bir rol olmadığını düşünmeme rağmen yine de fazla düşünmeden on puanı veriyorum. (Selçuk Yöntem hakkında objektif yorum yapamayabilirim ama, çünkü: Bitter çikolatayı hiç sevmem. Hani tatlı krizine girsem ve evde bitter çikolata dışında tatlı olmasa bile yemem, o derece! Ama Eti Karam reklamlarında Selçuk Yöntem bitter'i anlatırken fark ettim ki o ikram ederse koca bir kare bitter bile yiyebilirim hani. Nasıl ama, çok seviyormuşum değil mi? :) Selçuk Yöntem dışında en favorilerim ise Celal Tan'ın genç eşi Özge'nin gözleri görmeyen (ama her şeyi gören!) ağabeyi rolüyle Bülent Emin Yarar ve kızı rolündeki Ezgi Mola oldu. Kendimi en yakın hissettiğim karakteri soracak olursanız Celal Tan'ın çok az ömrü kalan otuz beş yıllık arkadaşı oldu. Usta tiyatrocu Köksal Engür'ün canlandırdığı tipin panik halinde öbür dünyaya gitmeden önce sorguya hazırlık amacıyla namaz, kelime-i şahadet, "imamın şartları"nı falan öğrenmeye çalışması beni koparttı. Babaannenin (Güler Ökten) de atlattığı badireler sonrasında "Evim evim evcağızım, anlar benim halcağızım," diye hiçbir şey olmamış gibi tekerlekli sandalyesinde eve dönüşü de hatırladıkça güldüğüm sahnelerden biri oldu. Celal Tan'ın kızının sevgilisi opera sanatçısının olduğu sahneler de öyle.. 

Film dışarıdan ilkeli, erdemli, kontrollü, sevgi dolu, onurlu görünen yaşamların iç yüzünü sorgulatıyor bize aslında. Bir kıskançlık krizinin yaşamı nasıl krize sokabileceğini gösteriyor belki. Ama çok farklı bir tarz, farklı bir anlatım biçimi Onur Ünlü'nünkü. Ve iyi ki de var böyle değişik renkler sinema dünyasında. Bu seneki Altın Koza'da En İyi Film ve En İyi Senaryo ödüllerini alan ekibi tebrik ediyor, Onur Ünlü'nün bir sonraki filmini merakla bekliyorum.  

Bu hafta sonu harika bir tiyatro oyunu ve harika bir Çağan Irmak filmi olan Dedemin İnsanları'nı da izledim ama sanırım Hindistan gezisinin en etkileyici bölümüyle devam edeceğim yazılarıma. Önümüzdeki üç gün boyunca Varanasi'deyiz, ona göre hazırlıklı gelin...:)







2 yorum:

nymphea dedi ki...

Imgecim facebooktan zaten takip etmistim kisa yorumlarini ama blogdaki bu ayrintili aciklamalarini cok seviyorum;-) Galiba bugun ben de tanisacagim Celal Tan ile.. Sevgiler.

Imge dedi ki...

Nymphea,

Hadi bakalım, umarım beğenirsin sen de..:) Hindistan yazıları bitmediği için bazı etkinlik yazılarını sonraya bırakıyorum. Ama dayanamayıp en azından Facebook listeme tavsiye ediyorum tabii.. Çifte yayın yapmaya başladım bu aralar anlayacağın..:))