Goya - Zamanının Tanığı

Avrupa resminin en özgün sanatçılarından ve modern resmin öncülerinden biri olarak bilinen Francisco de Goya (1746-1828),  dört büyük gravür serisi ve az sayıda yağlıboyalarıyla ilk kez Pera Müzesi sayesinde İstanbul'a geldi. Sergi 29 Temmuz'a kadar devam edecek.

Francisco de Goya 30 Mart 1746’da Zaragoza’da doğmuş. IV. Carlos’un 1789’da tahta çıkmasından sonra saray ressamlığına atanmış, 1799’da ise saray baş ressamı olmuş. Görevleri arasında kral ve kraliçenin portrelerinin yapımı da varmış. Goya’nın ilk portrelerinde, hayranı olduğu Velázquez’in etkileri görülürken sonraları daha doğal, canlı ve kişisel bir anlatıma yönelmiş. Gravür çalışmalarına da 1778’de bu alanda söz sahibi olan İtalyanlar’ın ve Velázquez’in eserlerini kopyalayarak başlamış. Ben yağlıboya tablolara bayılacağımı düşünürken bu sergide tam tersi oldu ve gravürlere hayran kaldım. Ama yine de sergideki birkaç yağlıboyayı da aşağdaki kolajda görebilirsiniz: (çocukları resmettiği tabloları dışında portre, yakın arkadaşı Martin'in portresi. Diğeri ise büyük boyu Madrid'deki Prado Müzesi'nde olan Maya ve Yüzleri Örtülü Adamlar adlı ünlü tablosu)


Goya’nın gravür serileri: Kapriçyolar, Savaşın Felaketleri, Boğa Güreşi, Atasözleri ya da Zırvalar. İspanya ve tüm Avrupa’nın çalkantılı bir dönemine tanıklık eden ve karanlığın en iyi anlatıcılarından biri olan Goya, dönemin toplumsal olaylarını, soyluları ve din adamlarını eleştirel bir bakış açısıyla yansıtmış.  Yağlıboya çalışmaları ağırlıklı olarak saray ressamlığı ve portreciliğinin ürünleri olsa da gravürleri bu eleştirel ve isyankar kimliğinin eseri olarak ortaya çıkıyor. Gerçekçi ve yer yer ürkütücü üslubuyla çağdaşlarından ayrılan Goya, zamanının ötesine geçerek 20. yüzyıl modernizmini de etkilemiş, modern anlatımların da habercisi olarak anılmıştır. 

(Kimse Görmedi Bizi)

Halkı cehaletten kurtaracak bir eğitimin gerekliliğine inanan bir aydın olan Goya hem eğitmenlerin niteliğini hem de bedensel cezayı temel alan yöntemleri eleştirmek amacıyla Eşeklikler serisini yaratmış.


1810-20 yılları arasında ortaya çıkardığı Savaşın Felaketleri serisinde yaralı ve sakat figürler, ölüler, açlık, kıtlık, umutsuzluk, dehşet ifadeleri aracılığıyla savaşın korkunç ve soğuk yüzünü ortaya koymaya çalışmış.

(Haklı mı Haksız mı?)

(Daha Fazlası Olur Mu?)

(Mezarlığa Giden Araba Dolusu Yük)

Goya, 70 yaşına geldiğinde mali sıkıntılarla karşı karşıya kalmış. Bir yandan da 5 Mayıs 1814 tarihinde baskı sansürü uygulaması yeniden başlatılmış ve Engizisyon tekrar kurulmuştu. Bu dönemde bir gravür dizisi için en uygun konu, çocukluğundan itibaren çok meraklı olduğu boğa güreşleri gibi göründüğünden Boğa Güreşi serisini bu yıllarda (1815-1816) ortaya çıkarmış. 


1815-1824 yılları arasında hazırladığı Zırvalar serisinde ise grotesk kişiler ve şeytanların anlaşılmaz formları mantıktan tamamen kopuk, hayali bir manzara oluşturmuştur. Bu dizi ancak bir yüzyıl sonra ortaya çıkacak olan sürrealizmin habercisi niteliğindedir.

Asi deli dahilerden biriyle daha beraberliğimizin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Hazır Müzeler Haftası da başlamışken önümüzdeki günler için Goya'yla bir randevu ayarlamayı düşünebilirsiniz belki, ne dersiniz?

İyi hafta sonları... 

4 yorum:

kağıt faresi dedi ki...

geldiğinden beri aklımda bu sergi. bir türlü fırsat bulamadım. geç kalmadan gitmem lazım :)

Imge dedi ki...

Soluk,

Yeni başladı sayılır, mutlaka yakalarsın..:)

Sevgiler..

Dışavurum dedi ki...

Bugüm gittim ben de, gayet güzeldi.

Imge dedi ki...

Sedacım,

Gördüm senin küçük adamın resmini serginin girişinde zaten..:))Şimdiden hiçbir sergiyi kaçırmıyor maşallah, annesinin oğlu işte..:)

Sevgiler..