Hysteria ve Terra ile Roma'ya Sevgilerle

Filmlerden birine bayıldım, diğerini ise sadece sevdim. Önce bayıldığım filmi anlatmaya başlıyorum: Hysteria (Histeri). Şaşırdınız değil mi? Diğer film Roma'da geçen bir Woody Allen hikayesi gibi güçlü bir rakip oysaki. Neyse, acele ettirmeyin beni, sırayla anlatayım. 

Hysteria, geçen sene İstanbul Film Festivali'nde oynamıştı. Belki adını oradan hatırlıyor olabilirsiniz. Bana o zaman da konusu ilginç gelmişti ama festivallere bilet bulamayacağımı düşündüğüm -öğrenilmiş çaresizlik!- için aramama gibi bir özelliğim olduğundan izlemek bu zamana kaldı. Merak edip izlemek isteyenler bir sonraki paragrafı okumasın. Ben de en son yapacağım yorumu şimdi yapayım ve "çok eğlenceli, harika bir film, kesinlikle izleyin" demiş olayım baştan. 

Film İngiltere'nin Victoria Dönemi'nde geçiyor. Dr. Mortimer adında genç ve idealist bir doktor, varlıklı şehir kadınlarının geldiği bir kliniği olan Dr. Robert'ın yanında çalışmaya başlar. Dr. Robert, kadına dair her türlü sorunu "histeri" kategorisine sokup bunun çözümünün de vajinal masaj olduğuna inanmaktadır. Kadınların neden kliniğe akın ettiklerini artık anlıyorsunuz sanırım? :) Genç ve yakışıklı Dr. Mortimer ile birlikte işler daha da artar ve en nihayetinde masaj yapan eller iflas eder! Bu durumda Dr. Mortimer'in zengin, çalışmayan ama sürekli evinde  kendi kendine teknolojik icatlar yapan arkadaşı Lord Edmund'un da devreye girmesiyle tarihin ilk vibratörü icat edilmiş olur. :) 19. yy İngiltere'sinin kadınları için  adeta bir mucize sayılan bu aletin ev tipini yapmak üzere bir şirketle anlaşma yapan Edmund ve Mortimer inanılmaz zengin olurlar. Ve bundan sonra da Mortimer ile Dr. Robert'ın kızı Charlotte'un hikayesi başlar. O döneme göre fazla özgür ruhlu, yardımsever ve soylu ailesinin ayrıcalıklarından yararlanmak yerine canını dişine takarak yararlı olmaya çalışan Charlotte, artık etrafına çok daha yararlı olabilecektir. 

Uzun zamandır izlediğim en keyifli filmlerdendi Hysteria. Kostümler ve dekor, oyunculuklar, hikayenin kendisi  ve İngiliz usulü akılcı mizah öğeleriyle kesinlikle izlenmesi gereken filmlerden biri. 

Gelelim Roma'ya Sevgilerle'ye... Bir Fikrimühim ve Terra Şarapları ortak etkinliği olan bu film gösterimine İso'cumla birlikte davetli olarak gittik. "Love sponsored by Terra" idi anlayacağınız o gece. Saat 20:30'da Cinebo... ay pardon Cinemaximum Kanyon'da buluştuk. Organizasyon harikaydı. Sinemanın üst katına bir kokteyl ortamı yaratılmış. Barda çeşit çeşit Terra şarapları. Bir yanda aşkını paylaşabileceğin "love booth", bir yanda kokusuyla görüntüsüyle insanı cezbeden nefis çikolata şelalesi. Fortune cookie'lerimiz elimizde, çeşitli ikramların ve şarapların olduğu tepsilerle dolaşan hoş kızlar çevremizde. Daha ne olsun değil mi? Şarapların tatlarına bakıp en çok #ağırbaşlıbiraşk olan Terra Shiraz'ı beğendik. Eee, bizim aşkımıza da uygun bir seçim oldu sanırım. :) 21.30'da film başlarken birer kadeh Terra Shiraz'ımızla birlikte koltuklara kurulduk. 


Woody Allen'ın New York dışına çıkarak Avrupa'da çektiği şehir hikayelerine bayıldığımı biliyorsunuz (bkz. Barselona ve bkz. Paris). Son hikayesi ise Roma'da geçiyor. Roma gibi bir şehir ve Woody Allen gibi bir adamın bileşiminden beklentiniz haliyle biraz yüksek oluyor. Ama film o beklentiyi karşılamaktan birazcık uzak. Yani izlenir izlenmesine, sıkılmazsınız, güler eğlenirsiniz falan ama diğerlerinden biraz da farklı bir yere koyabilirsiniz. Daha "lay lay lom" ya da "çıtır çerez" olarak tabir edebileceğim filmlerden. Ama ne olursa olsun bence bir Woody Allen filmi izlemenin zararı değil ancak yararı olabilir diyorum.

Oyuncular çok iyi. Penelope Cruz'a zaten bayılırım. Sosyal Ağ'da Mark Zuckenberg olarak tanıdığımız Jesse Eisenberg var (burada da mimarlık öğrencisi Jack'i canlandırıyor ve sırf bu canlandırdığı karakterler yüzünden bu çocuğa gerçek hayatta güven duyulma olasılığı sıfıra inmek üzere bence). Alec Baldwin de Jack'in geçtiği yollardan geçmiş, aşk-meşk ilişkilerinin kitabını yazıp artık kendini AVM inşaatlarının tasarımına veren zengin bir Amerikalı mimar rolünde. Sürekli akıl hocası modunda Jack'in başında biten  hallerine bayılmadım doğrusu. Sonra Woody Allen da filminde oynuyor ve çok sevimli olmuş kızının evleneceği adamı tanımak üzere Roma'ya gelen ateist Amerikalı  eski sanat prodüktörü rolünde. Duşta şarkı söylerken keşfettiği dünürünün duş kabiniyle birlikte bir operada yer almasını sağlaması bizi koparttı. Hayat Güzeldir'den tanıdığımız Roberto Benigni anlık şöhret sahibi sıradan memur olarak çok başarılı. Galiba şu evlenmek üzere olan ama kendilerini salakça nedenlerle başka kollarda bulan taşralı çift yüzünden filmden biraz soğumuş olabilirim. Onlar çok abartılı geldiler bana. Evet, tenor dünürden bile abartı buldum kendilerini! :) Gördüğünüz üzere filmde bir sürü karakter var, hepsi de o an için Roma'da bulunuyorlar ve ayrı hikayeleri var. Hepsini tek tek anlatmıyorum, filmi izlememiş birine hiçbir şey ifade etmeyeceğini biliyorum. En sevdiğim birkaç tanesini seçtim aralarından. 


Şehir ve bir kültürün tanıtımı anlamında Woody Allen yine harika. Çok yaşasın, bir de -ah keşke- bir İstanbul filmi çeksin. Bence filmleriyle ilgili olarak ilgili ülkenin Turizm Bakanlığı'ndan prim falan almalı. Sırf İtalyanlar'ın o abuk subuk yol tarifleri, harika daracık sokaklar, eski, tahta panjurlu binalar, piazza'lar, antik kalıntılar, çeşmeler, motosikletler, insanının ve şehrin estetik güzelliği ve ateşli coşkusunu izlemek için bile filme gidilebilir.  Hatta üstüne bir kez daha Roma'ya da gidilebilir. Tarihi falan boş verip bu kez sadece pizzalarının, makarnalarının ve şaraplarının tadını çıkarmaya...

Şarap demişken Terra Şarapları'nın çeşitlerini görmek için bu sayfaya göz atabilirsiniz. 10 farklı çeşidi olan Terra'yla tanışmanızı öneriyorum. Benim Shiraz'dan sonraki favorim kırmızı Kalecik Karası oldu. Bu arada film arasında koltuklarımıza içinde birer şarap kadehi ve Woody Allen'ın Barselona Parselona ve Paris'te Geceyarısı filmlerinden birinin olduğu hediye paketlerinin bırakılmış olduğunu gördük. Hem bu keyifli organizasyon hem de bu güzel hediyeleri için Terra'ya bir kez de buradan teşekkür ediyorum. Sinema sezonunu da açmış olduk bu sene.. Sıradaki!

11 yorum:

Özge'nin Oltası dedi ki...

Nefis bir akşam olmuş belli ki, ben Barcelona Barcelona ve Paris'te Geceyarısı'na bayılırım. Bu filmi de merak ediyordum, diğerleri kadar iyi olmasa da izleyeceğim mutlaka. Hysteria'yı da izlenecekler arasına aldımi ilginç bir filme benziyor :) Sevgiler

Klio'nun Şarkısı dedi ki...

Woody Allen bence de bir İstanbul filmi çekmeli.

havziş dedi ki...

''Roma'ya sevgilerle'' yi uzun süredir bekliyordum ve vizyona girer girmez izlemeye koştum. Konularını sevemesem de Woody Allen filmlerine bayılıyorum (ve evet bu nasıl bir cümle oldu??). Onun gözünden, şehirler ve ara sokakları, eğlenceli müzikler, şaraplar eşliğinde çok daha güzel görünüyor. Ben çok sevdiğim ve etkilendiğim filmleri bile 2. kez izleyemezken, Woody Allen filmlerini döndürüp döndürüp izliyorum ve her defasında bu şehirden kaçma vaktim geldi diye düşünüyorum :))

Imge dedi ki...

Özge,

İki filmi de kesinlikle izlemelisin.. Beğeneceğine eminim..

Sezer,

İtiraf ediyorum: bunun için bir yandan "keşke" derken bir yandan da "acaba çekmeli mi?" diye düşünmüyor değilim! :) Gerçekçi bir adam İstanbul'u nasıl görürdü dersin? :)

Havziş,

Tam da bu yazdıklarından dolayı Woody Allen filmlerini gönlümce eleştiremiyorum ve ne olursa olsun seviyorum işte..:))

Sevgiler..

maydanoz dedi ki...

Woody Allen fikrine kesinlikle katılıyorum. Hüsrana uğramadım desem yalan olur. Avrupa turunu İstanbul'la tamamlasın ama Roma'yı harcadığı gibi harcamasın:]

Imge dedi ki...

sergide maydanoz var,

Ama "Woody'nin kredisi sonsuz" fikrime de katılıyorsundur diye düşünüyorum. Bir film daha çektiğinde koşa koşa gitmeyecek miyiz?? Hı? Duyamadım..:))

kenan dedi ki...

Hysteria filmini cumartesi akşamı izledim ve çok beğendim.Teşekkür ederim.

Imge dedi ki...

Gezen Tilki...., :)

Beğendiğine sevindim.. Adını kısalttığım için de kusura bakmazsın umarım.:) Sevgiler.

kenan dedi ki...

Rica ederim ne demek.İsmim Kenan :)

Özge'nin Oltası dedi ki...

Hysteria'yı izledim ve tek kelimeyle bayıldım. Çok keyifli, eğlenceli bir film. Umduğumdan da güzeldi.

Imge dedi ki...

Bayıldığına çok sevindim Özgecim.. :)