Kendimi güzelliklere, ama sadece güzelliklere bırakma çalışmalarım son sürat devam ediyor. Bu kapsamda dün attım kendimi Nişantaşı'na. İlk durak Galeri Eksen oldu. Genç sanatçı Çağdaş Erçelik'in Dostoyevski'nin kahramanlarını yorumladığı resim ve heykel sergisini görmeye gittim. Çok sevdiğiniz yazarlardan birinin romanlarındaki kahramanları, olayları bir sanatçının resim ya da heykele dönüştürmesi nefis bir kombinasyon değil mi sizce de?
Yeraltından Notlar'daki o hafif arızalı karakter yukarıda biraz İlber Hoca tribi atmış bize farkındaysanız. :P Aşağıdaki kolajın sol üst köşesinde de o var. Sağ üst köşede ise Suç ve Ceza'nın Raskolnikov'u duruyor. Cinayeti işlemiş, odasına gelmiş, şok içinde "Tanrım ne yaptım ben?!" derken. Raskolnikov'u alt sıranın ortasında da görebilirsiniz, cinayeti kafasına koyduğu an itibariyle. Sağ altta Karamazov Kardeşler, sol altta ise İnsancıklar çalışmaları var. Budala, Ecinniler, Kumarbaz gibi romanlardan sahneleri ya da karakterleri anlatan daha pek çok eser 14 Nisan'a kadar Galeri Eksen'de sizleri bekliyor. Çok güzel bir sergi, bence kaçırmayın.
Galeri Eksen adres: Maçka Cad. No:29 Nişantaşı, Tel: 0-212-219 08 50
Buradan çıktıktan sonra hemen yakınlardaki Milli Reasürans Sanat Galerisi'ne de uğradım ne var ne yok bir bakayım diye. Orada da 26 Nisan'a kadar devam edecek güzel bir fotoğraf sergisi var. Hasan Deniz'in Alte Liebe adlı sergisi de görülmeye değer. Hatta alt sıranın ortasındaki fotoğrafı bana hediye getirirseniz pek memnun olurum. ;)
Saat 18.00'de The Sofa Hotel'in SPA'sındaki Budi'yle randevuma hâlâ biraz zamanım olduğunu görünce minik bir serotonin molası daha vermek için attım kendimi Caffe Nero'ya. Bu kış evde içtiğim birkaç tane dışında hiç sıcak çikolata içmediğimi fark ettim. Ve en favorilerimden biri olan Hot Chocolate Milano'dan hemen küçük boy bir kaçamak yaptım (diğer favorim için bakınız Ara Kafe'nin Meksika usulü sıcak çikolatası). Artık masaja gidebilirim. Her zamanki gibi önce girişteki Mehmet Günyeli'nin Yeryüzünün Renkleri tablosuna bir selam çakarak.
Çıkışta İso'cum beni alır da eve de onunla birlikte dönersem o günden başka ne isterim değil mi sevgili okur? Bir de tabi bugün uzuuun bir zamandan sonra Adana'ya gidiyorsam. Hem de Portakal Çiçeği Festivali'ne denk geliyorsam. Üstelik bir de festivalin şarkısını canım arkadaşım Ezgi'nin sesinden dinliyorsam.
O zaman Pazar'a kadar İstanbul size emanet. Ben biraz portakal çiçeği (ve kebap :) ) kokularını içime çekip döneceğim, olur mu? :)
2 yorum:
Uzun bir aradan sonra ben de Adana'ya gidiyorum.Portakal çiçeği Festivaline denk gelmesi de ayrı bir güzellik.Belki festivale katılmayabilirim ama onunla ilgili bilgileri sizin bloğunuzdan okurum artık.
Adana dolu dolu geçecek her günü.
Hergün kebap...
:))
İyi gezmeler.
Mahmutun Güncesi,
Umarım katılmışsındır karnavala, çok keyifliydi çünkü. :) Ve elbette her gün kebap! :)
Sevgiler..
Yorum Gönder