Benim için en özel gün 27 Şubat’tır. Tabi ki özel olacak… Ben doğmuşum!! Tüm dünya için özel bir gün olmalı! :) Gerçekten de benim için yılın en özel günü kişinin doğum günü olmalıdır.. Yılbaşı, Anneler Günü, Babalar Günü, Sevgililer Günü, vs gibi diğer özel günler ikincil öneme sahiptir. Ama artık hayatımda neredeyse doğum günüm kadar özel başka bir gün daha var… Evlilik yıldönümüm!
Bu yıl üçüncü yılımızı kutluyoruz. Nitelik mi önemli, yoksa nicelik mi? Elbette nitelik! Sayı hesabı yapan çiftlerden olmadık zaten hiçbir zaman. Yıllarca sevgili olup, birbirlerini bir kere bile hastayken, uykusuzken, uyku mahmurluğu yaşarken, ailesinden biriyle kavga etmişken, yakın arkadaşlarından birine gıcık olmuşken, kilo aldım diye bunalmışken, GS maçı kaybetti diye sinirden köpürürken, lensten dolayı gözünde sorun olduğu için tek gözü kapalı gezerken, ailevi bir sorunu balkonda oturup sabah ezanına kadar tartışırken, tatilde güneş çarptığı için kusarken, sarhoşken, ağlarken, gülme krizi geçirirken, yanık tedavisi görürken, beklediği iş teklifi gelmediği için ümitsizlik yaşarken, vs görmemiş çiftler var… Biz, hepsini ve çok daha fazlasını birlikte yaşadık. Hem de aslında bu anlamda 3. değil, neredeyse 9. yılımızı kutluyoruz.
1999 yılının başlarında tanıştık. Ben ODTÜ’den mezun oluyordum; o ise Bilkent MBA’den… Benim aklımda Ankara’da yaşamak vardı; o ise İstanbul’da yaşamayı istiyordu. Nasıl olduysa oldu ve bütün iş başvurularımda ilk tercihimi Ankara yazan ben, Garanti Bankası’nın İstanbul’daki kurumsal şubelerinden birinde işe başlamak için koşa koşa İstanbul’a geldim..O zaten buraya gelecekti.. Birer ay arayla İstanbul’a geldik. Onun Ortaköy’de tuttuğu evini ilk gördüğümde verdiğim ilk tepki, “Muslukların niye ters duruyor İhsan?” olmuştu. O musluklar sonradan benim de musluklarım oldu… İstanbul’u birlikte keşfettiğimiz üç senenin sonunda, İhsan askere giderken onun evine taşındım. O askerdeyken onunla birlikte çok şeyler paylaştığımız (Tanju Okan klipleri gibi..:) ) o evde ben kaldım.
Bahriyelim ( :) ) döndükten kısa bir süre sonra nişanlandık.. (Onu İzmir Poligon’a uğurladığımız an da hayatım boyunca unutamayacağım karelerden biridir.) Yaklaşık bir sene sonra da evlendik. Yani evlendiğimizde birbirimizi yıllardır tanıyorduk. Ayrıca İhsan bana evlenme teklifini 14 Ağustos’tan bir gün önce etti!! Eksik kalmasın diye formalite icabı gerçekleştirdiğimiz tek şey evlenme teklifimiz oldu. Aramızda teklif yoktu anlayacağınız..:)
İşte bu teklifsiz (!) ve samimi ilişkimizin resmiyet kazanmasının üçüncü yılını kutluyoruz bu sene…
Umarım ömür boyu kutlamalar yapabileceğimiz bir birlikteliğimiz olur… (Ama ne demişler: kocanla ve çocuklarınla övünmeyeceksin!! O yüzden temkinli olmakta fayda var… Bak ya! Klasik bir evli kadın lafı ettim işte!! Bir an kendimi pastaların böreklerin olduğu bir kadınlar gününde elimi masaya tıklatıp, kulağıma götürürken hayal ettim ve tüylerim diken diken oldu!! :) )
Canım Casper’ım, evlilik yıldönümümüz kutlu olsun! Birlikte nice yıllar kutlamak dileğiyle… Umarım zili çaldığında hep evde olurum, kahvaltılarımızı ve akşam yemeklerimizi hep birlikte yaparız ve uyurken bana dirsek atacak mısın diye hep korkarım..:) Seninle birlikte yaşamak, “gerçekten” dünyanın en keyifli şeyi!!
Oğlan Bizim Kız Bizim :)
Elimde resim yok diye 30 Haziran’da evlenen kardeşim ve eşi Didem’in düğününü bugüne kadar yazamadım…
Efendim, önce Allah’ın emri peygamberin kavliyle kızımızı istemeye gittik. Erkek evi olarak kızı aldıktan (!) sonra da aşağıda görüldüğü gibi bir futbol takımı pozu verdik (yüzümüzdeki zafer gülücüklerinden hepimizin galip geldiği anlaşılıyordur herhalde):

Sonra çocukların nişan yüzüklerini taktık… Bereketli çiftimiz (!) Kasım başında Ankara’da bu yılın ilk ve herhalde en yoğun karının yağışına neden oldular. Nişan yemeğinin başlamasıyla birlikte kar yağışı da başladı.. Neredeyse Büyükhanlı Park Otel’de mahsur kalıyorduk. :) İşte çekirdek aileler bir arada:

Son durak ise 30 Haziran 2007… Aslında anlatacak çok fazla bir şey yok… Açıkhava düğünü beklentisi ile başladığımız düğün yemeği, yağmurdan dolayı son anda kapalı salonda yapıldı. Büyük olasılıkla birçokları bu olayı facia olarak görecektir. Ama başta gelin ve damat olmak üzere katılan tüm davetliler o kadar pozitifti ki, herkesin bu olumlu yaklaşımı sayesinde bu tersliği bile avantaja çevirebildik. Kardeşimin düğünü diye demiyorum, ama şu ana kadar katıldığım en keyifli düğünlerden biri oldu!! Zaten gece 1.30’ta bittiğini söylemem yeterli olacaktır herhalde! Ve o saate kadar da pist bir dakika bile boş kalmadı! Damadın ağzından yorumları duymak için http://onguntan.blogspot.com/ sitesine bakabilirsiniz.
Annem ve ben, Seyhan Oteli’nde giyinmek için kiraladığımız bir odaya yedek ayakkabılar koymuştuk. Belli bir saatten sonra rahat ayakkabılarımızı giyerek çile çekmemeyi düşünüyorduk. Ama yaklaşık 5 saat ayakta kalmamıza ve dans etmemize rağmen ayakkabılarımızı bile değiştirmeyi unutmuşuz. Gecenin sonunda ayak derimizle bütünleşmiş sandalet bantlarını gördüğümüzde aklımıza geldi, ama artık çok geçti!
Ongun’un TAC’98 grubu inanılmazdı! İki masayı dolduran arkadaşları, büyük bir disiplinle içki ve coşku dengesini kurmayı başardılar. Aralarından bazıları masaya gidip içerken, diğerleri pistte halay çekiyorlardı; sonra halay çeken grup içmeye gidiyor, içen grup ise gelip göbek atıyordu… Yani anlayacağınız her düğüne lazım bir ekiplerdi…:)
Bu arada Ongun’a bir tane asa verdiler (muhtemelen sünnet düğünlerine ait bir aletti, ama buldular bir şekilde..:) ) ve onu gecenin kralı olarak ilan ettiler! Ongun’un asa ile onları yönetmesi de süperdi… Asa aşağı: herkes çömeliyor! Asa yukarı: herkes bir anda ayağa kalkıp, zıplıyor! Asa yavaş inerken, herkes yavaş hareketlerle aşağı çöküyor! Asayı elinde tutan bir nevi kral oluyor ve etrafındakiler asanın hareketini pür dikkat izliyorlar! Bu bölüm anlatılmaz yaşanır! Ama kesinlikle son derece keyifliydi!

Ufak bir not da kocamla ilgili: Duyduk duymadık demeyin, kocam oynadı!!! Göbek attı, halay çekti!! Ankara havası, Konya havası, Adana havası fark etmez, o da hep pistteydi..Asayla yere çöken ve kalkıp zıplayan gruba da katıldı! Kendisi oynamakla kalmayıp Didem’in annesi Füsun Teyze’yi de birkaç kez piste çekerek, kadıncağızın gece boyunca kaçacak delik aramasına neden oldu. Annem oynarken de boğazına sarılıp rakı içirdiğini görmüştüm en son! Gecenin ilerleyen saatlerinde herkes kocamdan kaçıyordu… Bense ne olduğunu ancak sonradan kamera görüntülerinden anlayabildim..:) Şaka bir yana, İhsan’ın ilk kez bu kadar keyif aldığı ve pistten inmediği bir düğün gördüm…
İşte düğünden birkaç resim:




Düğün yazısını bitirmeden önce Didem ve Ongun’un balayı için Antalya’ya gittikleri ilk gün şakır şakır yağmur yağdırdıklarını söylemek istiyorum. Havaalanından indikleri gün tepelerinde duran bulut, onları tatil köyüne kadar izleyip balayının ilk gününü yağmurlu geçirmelerini sağlamış.. Berekettir caanıımmmm!! Bu aralar onları susuzluk sorununu çözmek üzere Ankara’ya transfer etmeyi planlıyoruz. :)
Artık bereket lafını duymak istemediklerini biliyorum, ama gerçekten de ömür boyu maddi manevi her anlamda bereketli bir çift olmalarını dilerim. Hep mutlu kalın!
Efendim, önce Allah’ın emri peygamberin kavliyle kızımızı istemeye gittik. Erkek evi olarak kızı aldıktan (!) sonra da aşağıda görüldüğü gibi bir futbol takımı pozu verdik (yüzümüzdeki zafer gülücüklerinden hepimizin galip geldiği anlaşılıyordur herhalde):
Sonra çocukların nişan yüzüklerini taktık… Bereketli çiftimiz (!) Kasım başında Ankara’da bu yılın ilk ve herhalde en yoğun karının yağışına neden oldular. Nişan yemeğinin başlamasıyla birlikte kar yağışı da başladı.. Neredeyse Büyükhanlı Park Otel’de mahsur kalıyorduk. :) İşte çekirdek aileler bir arada:
Son durak ise 30 Haziran 2007… Aslında anlatacak çok fazla bir şey yok… Açıkhava düğünü beklentisi ile başladığımız düğün yemeği, yağmurdan dolayı son anda kapalı salonda yapıldı. Büyük olasılıkla birçokları bu olayı facia olarak görecektir. Ama başta gelin ve damat olmak üzere katılan tüm davetliler o kadar pozitifti ki, herkesin bu olumlu yaklaşımı sayesinde bu tersliği bile avantaja çevirebildik. Kardeşimin düğünü diye demiyorum, ama şu ana kadar katıldığım en keyifli düğünlerden biri oldu!! Zaten gece 1.30’ta bittiğini söylemem yeterli olacaktır herhalde! Ve o saate kadar da pist bir dakika bile boş kalmadı! Damadın ağzından yorumları duymak için http://onguntan.blogspot.com/ sitesine bakabilirsiniz.
Annem ve ben, Seyhan Oteli’nde giyinmek için kiraladığımız bir odaya yedek ayakkabılar koymuştuk. Belli bir saatten sonra rahat ayakkabılarımızı giyerek çile çekmemeyi düşünüyorduk. Ama yaklaşık 5 saat ayakta kalmamıza ve dans etmemize rağmen ayakkabılarımızı bile değiştirmeyi unutmuşuz. Gecenin sonunda ayak derimizle bütünleşmiş sandalet bantlarını gördüğümüzde aklımıza geldi, ama artık çok geçti!
Ongun’un TAC’98 grubu inanılmazdı! İki masayı dolduran arkadaşları, büyük bir disiplinle içki ve coşku dengesini kurmayı başardılar. Aralarından bazıları masaya gidip içerken, diğerleri pistte halay çekiyorlardı; sonra halay çeken grup içmeye gidiyor, içen grup ise gelip göbek atıyordu… Yani anlayacağınız her düğüne lazım bir ekiplerdi…:)
Bu arada Ongun’a bir tane asa verdiler (muhtemelen sünnet düğünlerine ait bir aletti, ama buldular bir şekilde..:) ) ve onu gecenin kralı olarak ilan ettiler! Ongun’un asa ile onları yönetmesi de süperdi… Asa aşağı: herkes çömeliyor! Asa yukarı: herkes bir anda ayağa kalkıp, zıplıyor! Asa yavaş inerken, herkes yavaş hareketlerle aşağı çöküyor! Asayı elinde tutan bir nevi kral oluyor ve etrafındakiler asanın hareketini pür dikkat izliyorlar! Bu bölüm anlatılmaz yaşanır! Ama kesinlikle son derece keyifliydi!

Ufak bir not da kocamla ilgili: Duyduk duymadık demeyin, kocam oynadı!!! Göbek attı, halay çekti!! Ankara havası, Konya havası, Adana havası fark etmez, o da hep pistteydi..Asayla yere çöken ve kalkıp zıplayan gruba da katıldı! Kendisi oynamakla kalmayıp Didem’in annesi Füsun Teyze’yi de birkaç kez piste çekerek, kadıncağızın gece boyunca kaçacak delik aramasına neden oldu. Annem oynarken de boğazına sarılıp rakı içirdiğini görmüştüm en son! Gecenin ilerleyen saatlerinde herkes kocamdan kaçıyordu… Bense ne olduğunu ancak sonradan kamera görüntülerinden anlayabildim..:) Şaka bir yana, İhsan’ın ilk kez bu kadar keyif aldığı ve pistten inmediği bir düğün gördüm…
İşte düğünden birkaç resim:





Düğün yazısını bitirmeden önce Didem ve Ongun’un balayı için Antalya’ya gittikleri ilk gün şakır şakır yağmur yağdırdıklarını söylemek istiyorum. Havaalanından indikleri gün tepelerinde duran bulut, onları tatil köyüne kadar izleyip balayının ilk gününü yağmurlu geçirmelerini sağlamış.. Berekettir caanıımmmm!! Bu aralar onları susuzluk sorununu çözmek üzere Ankara’ya transfer etmeyi planlıyoruz. :)
Artık bereket lafını duymak istemediklerini biliyorum, ama gerçekten de ömür boyu maddi manevi her anlamda bereketli bir çift olmalarını dilerim. Hep mutlu kalın!
8 Ağustos Nevizade Yeni Rakı Sokak Şenlikleri!
Dün akşam meyhane kültürümüze katkıda bulunalım dedik ve Nevizade'ye gittik. Yeni Rakı sponsorluğunda düzenlenen Rakı Şenliği'ne katıldık. (Bu arada onlarca rakı çeşidi çıkmış olmasına rağmen Yeni Rakı hâlâ favorimdir.) Geçen sene 13 Eylül'de düzenlenmiş ve bir nevi Yaza Veda Şenliği gibi olmuş. Bu sene ise Nevizade'de başlayıp, Kumkapı, Çeşme ve Cunda Adası'nda devam edecekmiş..
Nevizade her zaman kalabalıktır, ama hiç bu kadarını görmemiştim. Her meyhanenin bütün katları en arka masalarına kadar doluydu. Yollarda Yeni Rakı balonları, süslemeler ve dev ekranlar vardı. Saat 8.30 gibi orada olabildiğimiz için yollardaki masalar tamamen doluydu. Birkaç tur attıktan sonra bulabildiğimiz yola en yakın iki kişilik masaya atladık.
Selim Sesler'in sesi sokağı doldururken, önümüzden falcılar ve zillerini şıngırdatan dansözler geçerken mezelerimizi ve küçük Yeni Rakı'mızı söyledik.. Oturduğumuz meyhanenin adı da Nevizade Meyhanesi'ydi ve mezeleri süperdi. Bir ara Degustasyon'da müdavimi olduğumuz Topik'i uzun bir aradan sonra burada da yiyebildik. Ayrıca ara sıcak olarak gelen Arnavut Ciğeri de son derece lezzetliydi. (Arnavut Ciğerinden çok normal ciğere benziyordu ama süperdi!)
Gece 12'ye yirmi kala falan kalktığımızda şenlik hala tüm hızıyla devam ediyordu ve kalabalıkta bir azalma yok gibiydi. Yani gece söylendiği gibi 12'de bitti mi emin değilim. Gerçekten çok keyifli bir ortamdı. Bundan sonrakileri kaçırmamanızı öneririm. Bizim kültürümüze ait bir içki olan rakının en eski markalarından Yeni Rakı'yı "yeniledikleri" için Mey İçki'ye (ve elbette pazarlama üstadı Amerikalılara (Texas Pacific Group), önceden rakı şenliği mi vardı?!!?) teşekkür etmemiz gerek galiba..
Şenliğin bundan sonraki durakları:

Bu arada küçük bir not: rakıseverlerin seveceğini düşündüğüm bir web sitesinden de bahsetmek istiyorum. http://www.buyukkeyif.com/ Yazılar, mekan tanıtımları, tarifler, anılar, vs ile ilginizi çekeceğini düşündüğüm keyifli bir web sitesi.
Nevizade her zaman kalabalıktır, ama hiç bu kadarını görmemiştim. Her meyhanenin bütün katları en arka masalarına kadar doluydu. Yollarda Yeni Rakı balonları, süslemeler ve dev ekranlar vardı. Saat 8.30 gibi orada olabildiğimiz için yollardaki masalar tamamen doluydu. Birkaç tur attıktan sonra bulabildiğimiz yola en yakın iki kişilik masaya atladık.
Selim Sesler'in sesi sokağı doldururken, önümüzden falcılar ve zillerini şıngırdatan dansözler geçerken mezelerimizi ve küçük Yeni Rakı'mızı söyledik.. Oturduğumuz meyhanenin adı da Nevizade Meyhanesi'ydi ve mezeleri süperdi. Bir ara Degustasyon'da müdavimi olduğumuz Topik'i uzun bir aradan sonra burada da yiyebildik. Ayrıca ara sıcak olarak gelen Arnavut Ciğeri de son derece lezzetliydi. (Arnavut Ciğerinden çok normal ciğere benziyordu ama süperdi!)
Gece 12'ye yirmi kala falan kalktığımızda şenlik hala tüm hızıyla devam ediyordu ve kalabalıkta bir azalma yok gibiydi. Yani gece söylendiği gibi 12'de bitti mi emin değilim. Gerçekten çok keyifli bir ortamdı. Bundan sonrakileri kaçırmamanızı öneririm. Bizim kültürümüze ait bir içki olan rakının en eski markalarından Yeni Rakı'yı "yeniledikleri" için Mey İçki'ye (ve elbette pazarlama üstadı Amerikalılara (Texas Pacific Group), önceden rakı şenliği mi vardı?!!?) teşekkür etmemiz gerek galiba..
Şenliğin bundan sonraki durakları:

Bu arada küçük bir not: rakıseverlerin seveceğini düşündüğüm bir web sitesinden de bahsetmek istiyorum. http://www.buyukkeyif.com/ Yazılar, mekan tanıtımları, tarifler, anılar, vs ile ilginizi çekeceğini düşündüğüm keyifli bir web sitesi.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)