Buradayım!
Bu Son Şansımız mı?
İklim
değişikliğinin gezegenimize etkilerini inceleyen gösterim programı "Bu
son şansımız mı?", yedinci yılında SALT ve Garanti BBVA iş birliğiyle düzenleniyor.
On belgesel filmden oluşan 2021 seçkisi, 26 Nisan - 4 Temmuz arasında
Türkiye’nin her yerinden ulaşılabilir şekilde ve altyazılı olarak
saltonline.org’da.
SALT’ın, iklim değişikliğinin insana ve dünyaya etkilerine dikkati çekme amaçlı Bu son şansımız mı? gösterim programının 2021 seçkisi, Güney Afrika, Norveç, Fransa, Kanada, Bolivya ve Balkanlardan on belgesel filmi bir araya getiriyor. Yedinci yılında Garanti BBVA desteğiyle gerçekleştirilen program, 2019 yapımı One Table Two Elephants [Bir Masa İki Fil] filminin bir haftalık Türkçe altyazılı gösterimiyle 26 Nisan’da saltonline.org’da başlıyor.
Gezegenimiz
ısınıyor, okyanuslar asitleniyor, deniz seviyesi yükseliyor; iklim değişikliği
nedeniyle ekosistemler zarar görürken biyoçeşitlilik hızla azalıyor. İklim
kriziyle ilgili süregelen sorunlar ve çözüme yönelik çabalar, haberlerin yanı
sıra belgesel yapımlarla geniş kitlelere ulaşıyor. Bu son şansımız mı? seçkisinde bu yıl, insanlar, hayvanlar, doğa ve şehrin uyum içerisinde nasıl
bir arada var olabileceği sorusuna yanıt arayan filmler yer alıyor. Bir gençlik
grubu dans ve müzik aracılığıyla şehirlerinin ekolojik yapısını korumaya
çalışırken, bambaşka bir coğrafyadan bir topluluk köklerine sahip çıkarak
geleceği inşa etmenin yollarını arıyor. Büyük Okyanus’un ortasında küçük bir
ada ülkesinin verdiği iklim mücadelesi, dünyanın diğer ucunda karşılık buluyor.
Bireysel, toplumsal ya da kurumsal olması fark etmeksizin; bugün yaptığımız
seçimlerin yarınımızı tayin edeceği bilinci giderek artıyor.
Bu son şansımız mı? 2021 programı, SALT’tan Fatma Çolakoğlu tarafından hazırlanmıştır. 26 Nisan-4 Temmuz tarihlerinde gerçekleştirilecek programdaki filmler, birer hafta süreyle saltonline.org’da yayında kalacaktır. Bütün filmler, orijinal dilinde Türkçe ve İngilizce alt yazılı olarak gösterilecektir.
Bu
son şansımız mı? Gösterim
Programı
26 Nisan-2 Mayıs
Jacob von Heland ve Henrik
Ernstson,
OneTable Two Elephants
[Bir Masa İki Fil], 2019
3-9 Mayıs
Miha Avguštin, Rožle Bregar ve
Matic Oblak,
The
Undamaged [El
Değmemiş], 2018
10-16 Mayıs
Alexander Glustrom,
Mossville: When Great Trees Fall [Mossville: Ulu Ağaçlar Devrildiğinde], 2019
17-23 Mayıs
Pieter Van Eecke,
Samuel in the Clouds [Samuel Bulutlarda], 2016
24-30 Mayıs
Matthieu Rytz,
Anote’s Ark [Anote’nin Gemisi], 2018
31 Mayıs-6 Haziran
Jörg Adolph ve Jan Haft, Das geheime Leben der Bäume [Ağaçların Gizli Yaşamı], 2020
7-13 Haziran
Manuel Deiller ve Nina Ardoin,
Longyearbyen, a Bipolar City [Longyearbyen: İki Kutuplu Şehir], 2016
14-20 Haziran
Meng Han, Smog
Town [Dumanlı Kasaba], 2019
21-27 Haziran
François-Xavier Drouet,
Le temps des forêts [Ormanların Zamanı], 2019
28 Haziran-4 Temmuz
Clement Guerra ve Sophie Guerra,
The Condor and the Eagle [Akbaba ile Kartal], 2019
İyi seyirler!
İki Müthiş Belgesel Film
Kaş'a geldiğimden beri ne dizi ne film izlemiştim. Burada gökyüzü televizyonu en favorim her zaman. ;) Ama My Octopus Teacher ve A Life on Our Planet'i o kadar çok gördüm ki sevdiğim Instagram hesaplarında, hemen izlemezsem olmaz dedim. Zaten tam benlik iki yapım ikisi de. Doğanın bilgeliğine ve akışına sonsuz bir inanç ve hayranlık duyanlar için birebir.
My Octopus Teacher
Hayatının bir döneminde son derece büyük bir ruhsal tükenmişlik yaşayan ve çıkış yolunu kendisini en iyi ve canlı hissettiği okyanusun derinliklerinde bulan dalgıç Craig Foster'ın hikayesi. Bunu her gün büyük bir tutkuyla yapan Foster, her dalışında okyanus altındaki yaban hayatın parçası olan bir ahtapotu da izlemeye başlıyor. Ve aralarında müthiş bir bağ kuruluyor bu hayvanla. Hem çok etkileyici görüntüler hem de çok duygusal sahneler sizleri bekliyor bu belgeselde. Doğayla bir olmanın güzelliği ve iyileştirici, dönüştürücü etkisi her zamanki gibi hayranlık uyandırıyor içinizde. Mutlaka izleyin.
A Life On Our Planet
İngiltere'de milli hazine olarak kabul edilen ve 50 yılı aşkın bir süre BBC'ye doğa tarihi programları hazırlamış olan 93 yaşındaki David Attenborough'un "tanık ifadem" dediği A Life on Our Planet da kaçırılmaması gereken belgesel filmlerden. Gezegenimizin tarihi düşünüldüğünde son derece kısa bir süre içinde insan türünün verdiği zararı ve yok ediciliğini görmek, belki sürekli duyup da önemsemediğimiz "iklim krizi", "kıtlık", "salgın hastalıklar", "plastik kullanımının zararları", "yaban hayatın yok edilmesi" gibi kavramları yeniden ciddi bir biçimde düşünmemize yol açar. Çünkü bu sorunların hiçbiri artık göremediğimiz çok uzak bir gelecekte gerçekleşecek şeyler değil. Her geçen gün bizzat yaşadığımız ve izlediğimiz şeyler aslında. Yok edilen her yağmur ormanı parçası, her balık türü, yapılan her nükleer santral, hes'ler ya da fazladan yapılan her alışverişten tutun da aşırı et tüketimine kadar her konuda doğayı biraz daha tüketiyoruz.
Çok şükür ki Çernobil örneğinde de gördüğümüz gibi doğa yeniden yaşamı yaratacak bilgeliğe sahip. İnsan da David Attenborough'un dediği gibi "buraya kadar zekasıyla gelmiş olabilir ama bundan sonrası için bilgelikle ilerlemek zorunda." Sürdürülebilir yaşamı kurmak zorunda kendisi için. Yine Attenborough'un dediği gibi "bu işin gezegenimizi kurtarmakla ilgisi yok, kendimizi kurtarmakla ilgili."
Enseyi karartmadan çözüm önerileri de sıralanmış belgeselde. Ama şahsen benim ense çok karanlık insan türü için (bizim ülke için zaten umudun kırıntısına sahip değilim!). Bence biz her türlü kendi kendini yok eden bir tür olacağız. Sonrasında doğa ve gezegen bizden kurtulduğuna bir oh çekip yeni bir yaşam kuracak kendine. Mutlaka izleyin.
Ai Weiwei Porselene Dair
Ai Weiwei sanatı politikadan ayırmanın çok yanlış ve hatta politik bir niyet olduğuna inanan, sanatın ifade özgürlüğü ve yeni bir iletişim biçimi olduğunu düşünen, kendi ülkesinde ve dünyada faşist iktidarlara karşı hep mücadele vermiş, doğaya ve insana değer veren, duyarlı bir insan, cesur bir aktivist ve çok yetenekli bir sanatçı. Günümüz dünyasıyla ilgili mesajlarını Çin'in geleneksel el sanatları ve porselen işçiliği aracılığıyla vermeye çalışan bir sanatçı ayrıca. Aşağıda da gördüğünüz gibi SSM'nin o nefis bahçesinde yer alan dokuz küple karşılaşıyorsunuz ilk olarak. Daha sonra müzeye girip içerideki çalışmaları görüyorsunuz. Birkaç örneği aşağıdaki kolaja ekledim.
Örneğin, tel askıdan porselene aktarılmış Asılı Adam sanatçının hayran olduğu Fransız sanatçı Marcel Duchamp'ın profiliymiş. Hemen solundaki kapı kolları ise 2012 yapımı Taksi Camı Kolu adlı çalışması. Çin Komünist Partisi'nin Tiananmen Meydanı'ndan geçen taksicilerin kışkırtıcı el ilanları atmasını önlemek için taksilerdeki cam kollarının çıkarılmasını emretmesine karşı yaptığı bir çalışma. Dijital sosyal medya çağında iktidardakilerin rahatı için bireyin fiziki varlığına kısıtlama getirmenin saçmalığına dikkat çekiyor. Sağ üst köşedeki Özgürce Konuşma Bilmecesi adlı 2017 yapımı çalışmasında ise bir araya geldiğinde Çin haritasını oluşturan porselen süsleri görüyorsunuz. Her süsün üzerine oyulmuş Çince imler sanatçının ifade özgürlüğü mücadelesini yansıtıyor.
Sanatçının ikonoklastik, yani put kırıcı, eylemleri peşin hükümlü yargılarımıza ve kültür eserlerinin korunması konusundaki tutumumuza meydan okuyan nitelikte. Ejderhalı Mavi Beyaz Çanak (sağda) bu çalışmalarından sadece bir tanesi. Çin Kültür Devrimi'nde devletin kültür mekanları ve objeleri dahil geçmişi yok etme çağrısını hatırlatmak istemiş Ai Weiwei. Odysseia salonunun duvarlarında yer alan savaşlar, sığınmacı krizleri, sınırlar ile ilgili imgelerin arasında da Ai'nin Han Hanedanı Vazosunu Düşürmek adlı LEGO parçalarıyla oluşturulmuş duvar resimlerini görüyorsunuz.
Üstteki kolajın solundaki duvarda ve daha pek çok duvarda yer alan I.O.U (I Owe You/Sana Borcum Var) adlı borç senetlerinden oluşan duvar kağıdı çalışmasının da hikayesi tüyleri diken diken eden cinsten. Çin yetkililerinin 2011'de kimseye haber vermeden 81 gün göz altında tuttuğu Ai, sahip olduğu FAKE Kültürel Gelişim şirketinin vergi kaçırdığı suçlamasıyla 12 milyon yuan para cezasına çarptırılmış. Bunun sonucunda kendisine birçok destek bağışı gelmiş.Sanatçı da buna minnettar olduğunu göstermek için her bir bağışçı için ayrı ayrı bu I.O.U borç senetlerini oluşturmuş.
Aşağıdaki kolajda da yine bu gözaltıyla ve sonrasında pasaportuna iki yıl el konmasıyla ilgili barışçıl ve sanatsal protesto amaçlı yaptığı eylem ve eserleri görebilirsiniz. Bisikletinin sepetine koyduğu çiçekleri de yapmış porselenden. Duvarlarda sosyal medyada paylaştığı çiçek fotoğrafları, yerde porselen çiçeklerden halı... Ne zarif bir protesto!
Duyarlı bir aktivist olmanın zorluğunu anlatan bir çalışma da aşağıda. O yüzden herkes de bir Ai olamaz zaten. Hem kendi ülkesinde hem de dünyanın dört bir köşesinde çıkan güncel sorunlarla ilgili eylemlere katılan sanatçı, yaratıcılığı da "eyleme geçme gücü" olarak tanımlıyor. 3000 porselen kırığından oluşan Kaplan, Kaplan, Kaplan adlı çalışması da buna bir örnek. Her bir kırığın üzerinde kaplan figürü yer alıyor. Hikayesini ise baştan yazmayıp fotoğraf olarak ekleyeyim dedim. Bambaşka bir köşesinde, bilmediğimiz bir ucunda bile olsa böyle bir insanlık enerjisi yayan bir yaratıcı dehayla aynı dünyayı paylaşmak beni mutlu eden şeylerden biri. Bayılıyorum böyle insanların, böyle sanatçıların varlığına.
Kolumdaki ay çekirdeği ise müze dükkanından annemin hediyesi bilekliğim. Yanında da buzdolaplarımız için aldığımız magnetlerden biri duruyor. Uzun zamandır gördüğüm en etkileyici sergilerden biri oldu Ai Weiwei. Uzatıldığına göre belki bir kez daha gidip, çoğunu pas geçtiğimiz video çalışmalarını da detaylıca izlerim. İyi ki var! Ve emin olun sergide burada bahsettiğimden çok daha fazlası var.
Size de iyi gezmeler. Umarım bizim kadar etkilenirsiniz bu sergiden.
Aziz Nesin 101 Yaşında
TEGV Kütüphane Projesi
Bugüne kadar gelen bağışlar Siirt Kurtalan’daki Öğrenim Birimimize aktarıldı. Henüz bitmemiş kütüphanelerinde birkaç kitabın minik yüreklerinde yarattığı mutluluğu görmek çok güzel.
TEGV’in Kütüphane Projesi’ne bağışlarınız için:
"Hayırlı Cuma" işte tam da böyle bir şey olmalı bana göre.
İyi hafta sonları!
Bimer'in Caretta Caretta'larla ilgili Başvuruma Yanıtı
"Sayın İMGE TAN ,
Yapılan incelemede; Kurumumuz ve Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından herhangi bir ihbar alınmadığı ve resmi kanalla müdahalede bulunulmadığı öğrenilmiştir. Söz konusu olayla ilgili olarak, Derya Beach yetkilileri, Dalış hocası Özcan KEÇELİ ve DEKAMER (Deniz Kaplumbağaları Araştırma ve Uygulama Merkezi) müdürü Prof. Dr. Yakup KASKA ile de görüşülmüş ve olay hakkında bilgi alınmıştır. Yapılan tüm incelemeler ve görüşmeler sonucunda; Söz konusu deniz kaplumbağası ısırma vakası ile ilgili şikayetler üzerine, Prof. Dr. Yakup KASKA’nın bilgisi dahilinde deniz kaplumbağasına zarar verilmemesi, gerek işletmeciler gerekse halktaki tansiyonu düşürmek adına Kaş’ta bir dalış okulu hocası ve öğrencileri tarafından kaplumbağa denizden bir botla alınmış ve bu esnada deniz kaplumbağasının yaralı olduğu tespit edilmiştir. Ekte yer alan fotoğraflarda görüldüğü üzere, arka ve sol kabuk plaklarının kırık ve enfekte olması nedeniyle tedavisinin yapılabilmesi için Dalyan-İztuzu’ndaki DEKAMER’e gönderilmiştir. DEKAMER sorumlusu Prof. Dr. Yakup KASKA ile yaptığımız görüşmede de deniz kaplumbağasının şu anda tedavisinin devam etmekte olduğu, durumunun iyiye gittiği ve 1 aylık bir tedavi sürecinin ardından alındığı noktadan denize bırakılacak olduğu ifade edilmiştir. Kurumumuz tarafından olayın takibi yapılmaya devam edilecektir.
Son dönemlerde ısırma vakalarında yaşanan artışlarla ilgili olarak Deniz Kaplumbağaları Bilim Komisyonu üyesi olan DEKAMER Sorumlusu Prof. Dr. Yakup KASKA’nın konu ile ilgili açıklamasında;
"Çeşitli amaçlarla özellikle turizm bölgelerinde deniz kaplumbağalarının beslendiği son birkaç yıldır bizim gözlemlerimiz, ihbarlar ve medyada çıkan haberlerden takip edilmektedir. Bu faaliyetler deniz kaplumbağalarının o bölgeye alışması, üreme biyolojisi açısından önemli göç döngüsünün bozulması, bölgeyi sahiplenme gibi sonuçlar doğurmaktadır. Böylelikle koruma altında olan deniz kaplumbağaları zarar görmekte ve çeşitli davranış bozuklukları gösteren bireyler olabilmektedir. Deniz kaplumbağalarının etkin şekilde korunması, kamu sağlığı ve doğal ortamında yaşayan deniz kaplumbağalarının sağlığı açısından sakıncalı olduğu aşağıdaki eylemlerin engellenmesi gerekmektedir. Bu eylemler durdurulduğu takdirde hem deniz kaplumbağalarının daha etkin korunması sağlanacak, hem de kamu sağlığı açısından son günlerde basına yansıyan ısırma vakalarının da önüne geçilmesi için bir adım atılmış olacaktır.” denilmektedir.
Bu konuda kurumumuz ilgili şeflikleri deniz kaplumbağalarını besleyen turizm işletmeleri ve kişileri uyarmaları konusunda görevlendirilmiş olup, konuyla ilgili önlem alma ve bilinç oluşturma adına “Deniz kaplumbağalarının doğal yaşam alanlarında kesinlikle beslenmemesi, deniz ve kıyı alanlarında deniz ürünü satan/avlayan kişi ve işletmelerin balık, yengeç vb. atıklarının denize atılmasının yasaklanması ve bu eylemleri göstermekte ısrar eden kişi ve işletmelere yasal işlem uygulanabilmesi adına gerekli olurların üst yönetimlerden alınması hususlarında gerekli girişimlere başlanmıştır. Ayrıca, deniz kaplumbağalarının denizde görülmesi halinde herhangi bir sebeple (sevmek, turistik gezi kapsamında hayvan göstermek vb) kaplumbağalara yaklaşmanın ve hayvanı strese sokacak eylemlerde bulunulmasının engellenmesi amacıyla turizm işletmelerinin bilgilendirilmesi, yerel halk ve tatilcileri bilgilendirecek tabela-afiş gibi görsellerin hazırlanması, deniz kaplumbağalarının beslenmemesi konularında yerel yönetimler, sahil güvenlik komutanlığı, bilim adamları ve işletmelerle işbirliği içerisinde bilinçlendirme ve eğitim faaliyetlerinin yapılması planlanmaktadır."
Tüm bunların dışında Antalya İli sınırları içerisinde toplamda 9 adet Kaplumbağa Yuvalama kumsalı bulunmaktadır. Bunlardan 8 tanesinin koruma ve kontrol faaliyetleri Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü uhdesinde olup, kurumumuzca gerekli koruma ve bilinçlendirme faaliyetleri yürütülmektedir. Deniz kaplumbağaları ve diğer nesli tehlike altındaki türler, biyolojik çeşitlilik ve doğa koruma faaliyetleri ile ilgili olarak okullarda da bilinçlendirme eğitimleri yapılmaktadır. Doğa koruma konusunda ne kadar çok kişiye ulaşılabilir ve bilinç düzeyi yükseltilebilirse türlerin başarılı bir şekilde nesillerinin devamının ve doğal hayatın dengesinin sürdürülebilirliğinin o denli yüksek olabileceğinin farkındalığını ve sorumluluğunu taşıyan bir kurum olarak, konuyla ilgili duyarlılığınızdan dolayı teşekkürlerimizi sunar, bilgilerinize rica ederim.
Deniz Kaplumbağaları ile ilgili Gelişmeler
Bunlar güzel gelişmeler ama bana göre "bu daha başlangıç, mücadeleye devam".
* Öncelikle "aman kaplumbağa ısırıyor diye duyulmasın" düşüncesinin çok yanlış olduğunu kabul edelim. Çünkü duyulmasın dedikçe fısıltı gazetesi sayesinde duyulur, hem de şehir efsanesi korku hikayeleri tadında duyulur. Bu çok daha tehlikeli bir durum olacaktır. Deniz korkusu yaratılacak, hayvanlar canavarlaştırılacak, denizleri o canavarlardan kurtarmaya kalkışan bilinçsiz işgüzarlar harekete geçecektir. Yani bu iş öyle "aman Ali Rıza Bey, tadımız kaçmasın" diyerek olmaz. Daha çok tadımız kaçar.
* Kaplumbağanın durduk yere ısıran bir hayvan olmadığından bahsetmeli sevimli animasyonlarla anlatılan bilgilendirme panolarında. Hayvan ısırıyorsa bir sebebi vardır. Beni denizde oramdan buramdan çekiştirseler, tekme atsalar, nefes almamı engelleseler ben de ısırırım! Bu kadar net bir neden-sonuç ilişkisi bu.
* Ve kaplumbağa evcil hayvan değil. Dolayısıyla doğada kendi yemeğini kendi bulması gerekiyor. Bu onun hayatta kalma becerileri açısından da yararlı, insanoğluna yaklaşmadan kendi yaşamını sürdürebilmesi için de gerekli. Kaplumbağaya tekneden yemek atmak, Masai Mara'da aslana pirzola, maymuna muz atmak gibi bir şey! Onu sevmeye çalışmak da öyle. O kadar abuk yani. Bunun için teknelerde ve plajlarda ceza uygulaması olması gerekiyor bence. "Kamplumbağaları besleyen, eziyet eden veya korkutanlara 250 TL ceza kesilecektir," diye yazın, bakalım bir daha besleyen oluyor mu? Hatta hazır muhbirlik tavan yapmışken, böyle uygulamaları ihbar edene de o 250 TL'nin 50 TL'sini ödül olarak veriyoruz dersek başka bir şey yapmaya gerek yok. Arkamıza yaslanıp yazın tadını çıkarabiliriz kaplumbağalarla birlikte işte! #BirlikteMümkün
(Olumlu muhbirlik de olsa işin muhbirlik kısmından emin değilim ama ceza kısmından eminim. ;) Zira insan denen "sözde gelişmiş canlı modeli" ancak ceza ile durdurulabiliyor birçok durumda.)
Neyse.. Enseyi karartmayayım. Güzel gelişmeler oluyor diyeyim. Daha güzel gelişmelerle karşınızda olmayı da umayım. Hayat birlikte ve uyum içinde güzel. Ve eminim doğa, içindeki uyumsuzu, zararlıyı temizlemeye kalksa, işe ilk olarak bizden başlardı. Bu kadar virüs olmamıza hiç gerek yok.
Kaş'ta Caretta Caretta'ları İnsandan Koruyalım
Kütüphane Oluşturuyoruz, Hazır Mısınız?
Aydınlık günlere!
Güzel İnsanlar, Güzel Kitaplar
(Kitaptan kendime aldığım bir notu daha sizlerle paylaşayım: Ken Loach'un 45 Ruhu belgeseli ve Bertolucci'nin 1900 filmi izlenecek.)