Gezinin bana göre en etkileyici yerindeyiz. Hayallerimi süsleyen yerdeyiz. Görünce de hiç hayal kırıklığı yaratmadığı gibi tüylerimi diken diken eden, içimde coşku ve mutlulukla ağlama hissi uyandıran bir yer burası. Victoria Şelalesi'ne geldik. Havaalanında iner inmez deli bir yağmur başlamasına ve göz gözü görmeden şelalelere ulaşmamıza rağmen yarım saat içinde hava tamamen açtı ve bize harika manzaralar sundu burada.
Zimbabwe ve Zambia sınırı boyunca uzanan bu doğa harikası, huzur dolu Zambezi Nehri'nin en coşkun haline dönüşerek çağladığı yer olarak anlatılabilir. Şelaleye dönüşen nehrin rafting yapılan bölümü, bungee-jumping yapılan köprüsü, suların yeterince yüksek olmadığı dönemlerde şelalenin döküldüğü noktada yüzülebilen Devil's Pool adı verilen doğal manzaralı havuz benzeri bir oluşum gibi çeşitli noktaları mevcut. Biz sadece yaklaşık on beş manzara noktasının yer aldığı yürüyüş rotasında yürüyerek doya doya izleyeceğiz bu güzelliği.
Ya da doyamadan! Bilemiyorum doyulur mu her noktası farklı güzel görünen ve her dakikası değişen bu doğa harikasını izlemeye. Burası yerli dilinde "mosi oa-tunya" diye biliniyormuş, yani "smoke that thunders/gürleyen duman" gibi bir anlamı var. Gerçekten de kulaklarınızda sürekli o gök gürültüsü sesiyle ve yüzünüze çarpan serinliği ve hatta ıslaklığıyla bu şelaleyi dolaşmak müthiş bir deneyim. Üzerinde hiç kaybolmayan bir -ya da şansınıza göre iki- gök kuşağını da bonus hanenize yazabilirsiniz.
Şelale savaşlarında son durum ne diye sorarsanız ona da geleyim. Biliyorsunuz Niagara, Iguazu ve Victoria kardeşler sürekli bir ben dünyanın en büyük şelalesiyim yarışı içindeler. Hepsinin de kendine göre haklı olduğu noktalar var. Biri diyor ki ben en geniş alana yayılanım, diğeri ben en yüksekten çağlayanım, bir diğerine dönüyorsun ben en gürül gürül akanım. Aranızda tartışmayın çocuklar, hepiniz gönlümüzün birincisisiniz. ;) Ama gerçek verilere gelecek olursak, Victoria Şelalesi 1700 metre genişliğe sahip ve yer yer 108 metre yükseklikten çağlıyor. Birinciliği de bu yüksekten akışıyla elde ediyor.
Gezerken dakikalar içinde havanın değiştiğinden bahsetmiştim. Gerçekten de gezmeye başlar başlamaz yağmur durdu ve çok net görüntüler elde ettik. Ta ki son fotoğraf noktasına gelene kadar. Orada resmen gözlerimize inanamadık diyebilirim. Karşımızda açık seçik duran koca şelale bir dakika içinde sis bulutunun içinde yok olarak sadece bir sese dönüşüyor, sonra yeniden ortaya çıkıyordu. Aşağıdaki fotoğraflardan durumun ciddiyetini anlayabilecek misiniz bilemedim (parkurun solunda yükselen yoğun sis bulutu aslında şelale!), ama bu değişkenlik de gerçekten çok etkileyiciydi bana göre.
Son gün ziyaret etme fırsatı bulduğum Victoria Falls Hotel'den de nefis bir doğal parkuru takip ederek şelaleye yürünebileceğini gördüm. Ayrıca bungee-jumping köprüsünü de uzaktan da olsa buradan görebildim. İngiliz tarzı mimarisi ve dekorasyonuyla -ve İngiliz ağırlıklı müşterileriyle- nefis bir otel burası. Bahçesi, çay salonları, restoranları ve dükkanları da öyle görünüyordu. Gruplara göre değil tabi, ama bireysel gelip de kalmak isterseniz aklınızda olabilir.
Ah, burada bir tam günümüz daha olsaydı diye hayıflanmadan edemeyeceğim. Ama nedenlerinden sonraki ve gezinin son yazısında bahsedeceğim, şimdilik bu kadarını söyleyip kaçayım. Bu arada Victoria Şelalesi'ni havadan görebileceğiniz helikopter turları da var. Pazarlık yeteneğinize göre 100-175 USD arası rakamlara, havanın elverişli olması halinde yaklaşık 15 dakikalık turlarla bu güzelliği kuş bakışı da izleyebilirsiniz.