İzlediğim en ilginç filmlerden biriydi Her (Aşk), senaryosu sağ olsun. O yüzden en büyük alkış yazan ve yöneten Spike Jonze'a gelsin. Uzun süreli ilişkisinden yeni ayrılmış, artık nadir rastlanan bir şey olan el yazımı mektuplar yazarak hayatını kazanan, yalnız yaşayan Theodore rolünü üstlenmiş Joaquin Phoenix çok başarılıydı. Ve sadece sesiyle bile kendini gösterebilen, seksiliğini ekrana yansıtabilen, yansıtmayı bırakın hatta sırf sesiyle büyüleyen bir Scarlett Johansson var ki ona da en kocamanından bir alkış göndermezsem olmaz.
Alkışlarım bittiğine göre kısacık filmden bahsedebilirim. Akıllı telefonlarımız ve bilgisayarlarımızla mevcut ilişkimizi düşündüğümde yakın bir gelecekte gerçekleşirse hiç de şaşırmayacağım bir şeyden bahsediliyor Her'de: işletim sistemi ile aşk! ;) Niye gülüyorsunuz, bir o kalmadı mı eksik olan sizce de?
İstediğin özellikleri giriyorsun ve karşında hem asistanın, hem arkadaşın, hem akıl hocan, hem sevgilin bir ses buluyorsun. Espriler yapabilen, seninle uyuyup uyanan, her anında yanında olan bu işletim sistemini sadece bir ses olarak görür müsün bilemem. Ama bir süre sonra elin ayağın olmanın yanı sıra duygusal anlamda ihtiyaç duyduğun, ruhuna da iyi gelen, çok sevdiğin ve bağlandığın bir şeye (ya da birine) dönüşüyor o ses (yani işletim sistemi). Seninle birlikte arkadaş ortamlarına katılıyor, tatillere geliyor. Elbette onu yüklemiş olan 797034 kişi için de aynı şey geçerli olabilir, kıskanmak yok! Bir de işin fiziksel boyutunu (cinsellik) nasıl idare edebileceğin konusunda bir öneri sunuyor, ama pek tatmin edici değil. O yüzden hiç zaman kaybetmeden bir an önce "gerçek aşk cinsellik olmadan da yaşanır mı?" sorgulamalarına başlayabilirsiniz. Sonuç olarak keyifle izleyebileceğiniz bir film, kesinlikle tavsiye ederim.
İzlediğim ikinci film ise geçen hafta yazlıkta annem, babam (yarısında uyudu :) ) ve benim büyük bir hevesle başına geçerek, ama biraz hayal kırıklığı ve kafamızdaki Diana imajının aldığı minik bir darbe ile başından kalkarak izlediğimiz Lady Di'nin ölümünden önceki iki yılın hikayesinin anlatıldığı Diana filmiydi. Filme geçmeden önce Naomi Watts'ı çok severim ama Diana olarak hiç olmamış gibi geldi bana. Yani bazı sahnelerde bir fotoğraf karesi olarak uygun olmuş, tamam, ama genel olarak çok olduramadım bu role kendisini.
Neyse, gelelim filme. Diana ile Charles'ın ayrı yaşadıkları ve boşandıkları yıllar olan 1995-97 arasındaki dönemde geçen filmde Diana'nın aşk hayatına değinen bu film sayesinde Prenses'in Pakistanlı cerrah Hasnat ile ilişkisini öğrendim, sevgili okur! İlber Ortaylı bunu duysa cahilliğimi nasıl da yüzüme vururdu. :P Ama ne yapayım, hem Türkiye hem dünya magazin gündeminden her daim uzak olmuş bendeniz Diana'nın Charles'tan sonraki yegane büyük aşkının Dodi Al-Fayed olduğunu sanıyordum. Meğer Dodi basit bir nispet unsuruymuş! Elbette gerçeği bilemem, ama filmde öyle yansıtılmış. Yoksa Muhteşem Yüzyıl'ı izleyip Osmanlı tarihi ile ilgili ahkam kesenlere dönmek istemem. Ve eğer durum buysa, yani Hasnat Prenses'in kültür farkı ve adamın kariyer hırsı yüzünden birlikte olamadığı gerçek ve uzun süreli aşkı ise ve Diana da Dodi'yi nispet yapmak için kullandıysa Harrods mağazasının içindeki o Diana & Dodi anısına yapılan o çeşme nedir?! Valla ben buna takıldım sevgili okur. Filmdeki gerçeklerin ortaya çıkmasıyla birlikte yaptığım yorum "Ama o çeşme!" oldu. :) Dodi'nin ailesinin bir ferdi olsam pisi pisine gitmiş bu veliaht prensin Diana ile ilişkisinin pek anımsanmasını istemezdim doğrusu.
Ama rahmetlinin arkasından konuşmayalım, herkesin kalbini kazanmış iyi bir kadın olduğunu biliyoruz sonuçta. Dodi'yi biraz harcamış ama özel hayatı da bizi ilgilendirmez. Duygusal bakımdan biraz zayıf bir karakter gibi gösterilmesinden çok hoşlanmadım yine de. Yönetmen Oliver Hirschbiegel kendisinden pek haz etmiyor sanırım (kıh kıh). İlla izleyin ya da izlemeyin demeyeceğim bir film. Kafanıza göre takılın derim; izlemek de izlememek de kayıp değil.
İyi seyirler...
2 yorum:
Bu güzel yazıya bir yorum göndermek şarttı. İşletim sistemiyle yaşanacak aşklarla ilgili bir teknoloji-gelecek zaman sitesinde okuduğum yazıya pek aldırmamış, artık iyice saçmaladılar diye düşünmüştüm ki, yazınıza denk geldim. Açıkçası beni filmi izlemek için ikna ettiniz; o yazı biraz uyduruk gelmişti ama sizin filmi kısaca özetleyişiniz bunun pek âlâ mümkün olabileceğini ifade etti.
Lady Di'nin Hasnat ile ilişkisini ben de bilmiyordum, sizinle aynı duygular içindeyim. Buna karşılık, Grace Kelly'i canlandıran Nicole Kidman'ı izlemenizi tavsiye edeceğim ve fikirlerinizi okumak isteyeceğim.
Esenlikler...
Serra Topal,
Nicole Kidman'i zaten severim, Grace Kelly olarak da harika bir seçim olabileceğini tahmin ediyorum. İzlemek üzere not ettim bile.:)
Teşekkürler.
Yorum Gönder