İlk gün Nairobi'ye vardıktan sonra otele yerleşip yaklaşık 3 saatlik bir uyku çektikten sonra sabah yola çıkıyoruz. İlk durağımız ve şehirde göreceğimiz tek yer olan Karen Blixen Müzesi'ne gidiyoruz. Burası aslında bir çiftlik evi. Danimarkalı Karen Dinesen ile Baron Blixen zamanında "benim param, senin de titrin var, hadi Voltran'ı oluşturalım" diyerek mantık evliliği yapıyorlar ve bu çiftlik evini satın alıyorlar. Baron av meraklısı; hem doğada hem de kadınlar arasında avcılığıyla ünlü bir adam! Dolayısıyla evle ve evliliğiyle pek alakası olmuyor. Bir ilgisi, yararı olmadığı gibi üstelik bir de frengi kapıp, Karen'a da bulaştırıyor. Karen bu sırf titrinden ibaret olan Baron'dan boşanıyor, Danimarka'ya gidip tedavi olup döndükten sonra da hayatının aşkını buluyor. Onun da yeni kullanmayı öğrendiği uçağıyla Ngong Tepesi'ne çakılıp ölmesiyle Karen'in mutluluk umutları trajik bir şekilde sonlanıyor.
Bu hikaye bir yerden tanıdık geliyor mu size? O zaman belki de Karen Blixen'in yazdığı Out of Africa'yı okumuş ya da Meryl Streep ve Robert Redford'un başrollerini paylaştığı filmini izlemiş olabilirsiniz. Karen, çiftliğin yönetimini neredeyse tek başına ele almasının yanı sıra yazılar yazmaya ve resim yapmaya da hep devam ederek kendine ait bir dünya kurmayı başarmış.
Uzunca bir süre de burada kahve yetiştirmeye çalışmışlar ama toprağın yeterince uygun olmaması, yaşanan kuraklıklar ve ekonomik krizler nedeniyle bu alanda başarılı olamamışlar. Hatta en sonunda Karen iflas ederek, her şeyini satıp Danimarka'ya dönmüş ve ülkesinde 77 yaşında, çok içtiği sigaraların hediyesi olan akciğer kanserinden ölmüş.
Ancak yine de o dönemlerde 700'e yakın yerliye çiftliğinde iş verdiği için ve o yıllarda Kenya'da eğitime önem verilmezken bile çiftliğinde çalıştırdığı işçilerin çocuklarına okuma-yazma öğrettiği için bu topraklarda hiç unutulmamış. Çiftliği müzeye dönüştürülmüş ve içindeki kendi yaptığı resimlerden, o dönem kullanılan mutfak gereçlerine, daktilosu ve çalışma odasına, av fotoğraflarına ve giysilerine, yatağına kadar pek çok şey korunmuş. Ayrıca müzenin bulunduğu bölgenin adı bile Karen semti olarak geçiyor.
Vahşi doğaya adım atmamızdan önceki son durak burasıydı işte. Out of Africa'yı bir kez daha izleme isteği uyandırdı içimizde. Artık Büyük Rift Vadisi'nden geçerek Nakuru Gölü'ne doğru yola çıkabiliriz. Bakalım pembe flamingoları görebilecek miyiz?
3 yorum:
sen nereye gidersen oraya gitmek istiyorum dedim ama Afrika için biraz daha cesaret toplamam lazım sanırım:) Şaka bi yana sayende bir filmden haberim olmuş oldu. Afrika kültürümü daha da geliştirmeni bekliyorum:)
Hikâye hiçbir yerden tanıdık gelmedi. Sayende öğrendim bunca ilginç detayı. Ne harika kadınmış Karen! ''titr''e önem vermek tek hatası olmuş.
Filmini izleme isteğiyle doldurdun İmgecim :)
Oğuz Çakır,
Afrika için cesarete falan hiç gerek yok, ciddiyim. İnsanın az, doğanın bol olduğu yerlere giderken değil, tam tersi durumlarda cesaret gerekiyor bana göre. O yüzden planların arasına alabilirsin hiç korkmadan.. ;)
Zeugma,
Evet, ben de tekrar izleyeceğim. Hayal meyal hatırlıyorum çünkü. Çok eski bir film, Meryl ve Robert gencecikler, o derece! Bakalım bulabilecek miyiz? ;)
Yorum Gönder