O kadar ki Cuma Pazarı alanında bile! İçim acıyor oradaki görüntüye. Pat diye daldım yazıya, kusura bakmayın. Diyorum ki Kaş'ın taşı toprağı tarih. Sadece Kaş'ın değil yaklaşık bir saat mesafesindeki her yerin taşı toprağı tarih. Demre, Dalyan, Kalkan, Patara, Kekova, Fethiye... bunların hepsinde Likya uygarlığına ait izler bulmak mümkün. Ben Kaş'takilerden bahsetmek istiyorum sadece. En içimi acıtanını bugün Kashtanberi Instagram hesabında görünce onunla başlayayım dedim. Olacak iş mi şu, bakar mısınız? Cuma günü kamyonlar, tezgahlar arasında kaybolan ve arkasında ne idüğü belirsiz abuk subuk bir bitmemiş inşaat yükselen kral mezarı. Peh!
Kaş'ın en meşhur kral kaya mezarı ise elbette Uzun Çarşı'nın bitiminde yer alan ve M. Ö 4. yy'dan bu yana oradaki varlığını sürdüren şu aşağıdaki güzellik. Adeta Kaş'ın simgelerinden biri olan bu dev kral kaya mezarının en yakın dostu da yıllardır ona eşlik eden dev bir çınar ağacı.
Derya Beach'in arkasından Meis'e giden teknelere uzanan arka yolda da denize karşı bir kral mezarı bulunuyor bu arada. Hani onlarca kediyi besleyen ve kendisi de Kaş'ın simgelerinden olan adamın bulunduğu parkın sonunda. Ve deniz feneri ve Meis'e bakan nefis bir manzarası var.
Bu arada bunların hepsine birden kral kaya mezarı dense de aslında kaya mezarının kayalara oyulmuş olması gerekiyor tahmin edersiniz ki. Kaş'ın da kayalık yamaçlarına baktığınızda o kayalara oyulmuş birçok kaya mezarını görebilirsiniz. Eski inanışlara göre mezar ne kadar yüksekte olursa, ölen kişinin Tanrı'ya o kadar yakın olacağı düşünülerek oyulan bu mezarlara gece Çarşı içinden bakmak çok güzel. Hepsi o kadar güzel görünüyor ki alttan vuran sarı ışıkların altında. Şehrin içinde birtakım noktalardan -ki bir tanesi benim evden Küçükçakıl'a yürüdüğüm güzergahta- bu Likya kaya mezarlarına yürüyerek -daha doğrusu tırmanarak- ulaşmak mümkün.
Kaş'ın Likya dönemindeki ismi olan Antiphellos, aynı zamanda Antik Tiyatrosu'nun da ismi. Zeytin ağaçlarının arasında muhteşem bir deniz manzarasına karşı yükselen Antiphellos Antik Tiyatrosu'nda günbatımını izlemek harika bir deneyim. Mutlaka yapmanızı öneririm. Burada zaman zaman şiir ve müzik dinletileri de oluyormuş ama ben hiç denk gelmedim henüz.
M.Ö 3000'li yıllarda Anadolu'nun güneyine yerleşerek bizlere bu güzellikleri bırakan Işık Ülkesi'nin insanları şimdilerde eserlerinin pazar yerlerinde durduğunu ya da üstlerine beton dökülerek falan restore edildiğini bilselerdi o kaya mezarlarının içinde ters dönerlerdi eminim! Bu arada Likyalıların anaerkil bir uygarlık olduğunu da biliyorsunuz değil mi? Likyalılar babalarının değil annelerinin adıyla tanımlanırlarmış. Çok uzun yıllar hüküm sürerek birçok farklı uygarlığa ilham vermiş bu uygarlıkla ilgili bilinenler ve kazılıp ortaya çıkarılabilenler, bilinmeyenlerin yanında o kadar az ki! Özellikle bununla uğraşacak bir tarih ve kültür oluşumu ve fonu yaratılmalı kesinlikle. Muhteşem bir zenginlik ve değer yatıyor bu toprakların her köşesinde.
Uyuyan Dev
Bu arada bilmeyenler için güzel kasabamızın bir de efsanesi var: Uyuyan Dev. Uyuyan bir dev gibi görünen bu kayalığın Zeus tarafından zincire vurulup bir kartalın her gün ciğerinden bir parça yemesi cezasına çarptırılan Prometheus olduğu efsanesine inanılıyor. Orada zincire vurulup yan yatarak ölüme terk edilen Prometheus, aynı zamanda şehri de koruyormuş. Ama Prometheus ölmediği ve daha sonradan Zeus tarafından affedilip tanrılar katına yeniden çıkabildiği için ben burada yaşayan arkadaşımın anlattığı hikayeyi benimsemeye karar verdim.
O hikayeye göre Uyuyan Dev bir erkek ve dev bir depremle ayrıldığı ruh eşi kadını ise Meis Adası'nda. Ayrılmış olsalar da hâlâ birbirlerine bakacak şekilde yatıyor ve ölümsüz aşkı temsil ediyorlar. Kayaların birbirini tamamlayan yapısı, bir elmanın iki yarısı gibi birbirini tamamlayan, aşık bir çifti simgeliyor. Kaş'a uygun bir Aşk sembolü yani bu Uyuyan Dev anlayacağınız.
Efsane buraya kadar iyi gidiyordu ki Hilal asıl vurucu bölüme geldi: rivayete göre Uyuyan Dev uyanacak ve bu ölümsüz aşıklar bir gün yeniden kavuşacaklarmış!
Neeeeyy?! Yapmayın etmeyin, yazık bize. Zira evimiz Uyuyan Dev'in hemen altında, yukarıdaki fotoğrafta çatısı görünen sağdaki ev yahu. Lütfen uyumaya ve aşkınızla uzaktan bakışmaya devam ediniz Dev Bey! ;)
Geyik bir yana ben onu aşkı ve her köşesiyle aşkı yansıtan güzel Kaş'ı koruyan bir süper kahraman olarak görmeye karar verdim. Evimizin hemen arkasında yükseldiğini geç de olsa fark ettiğim için de çok mutlu oldum. Hatta yürüyerek çıkılabildiğini öğrenince de mutlu oldum ama biraz daha güneşsiz günleri tercih etmekte yarar var elbette yürüyüş için.
Şimdi ise Ekim'in bu sıcak günlerini değerlendirmenin en güzel yolu olarak denize gitme vakti.
İyi haftalar hepimize!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder