Kim Kimi Güverteden Atar?

Salt Galata'daki Oliver Ressler'ın Kim Kimi Güverteden Atar sergisini görmek açıldığından beri aklımdaydı. Neyse ki yaklaşık iki hafta kala yakalayabildim. Konusu itibariyle fazlasıyla güncel ve ilgi çekici. Göç, sınırlar, yurttaşlık, sermaye ve alternatif ekonomiler gibi son derece günümüz dünyasına ait konuları ele alan ve sorgulayan çeşitli işlerin yer aldığı bu sergiyi 15 Ocak'a kadar gezmeniz mümkün. 

-1. kattaki iki video en favorilerim oldu. Biri İstanbul'daki Suriyeli mültecilerle yapılan konuşmaların ses kayıtları ve görüntülerinden oluşuyor. 2016 yılında tamamlanmış Türkiye'de Suriyeli Mülteci Yok adlı bu çalışmada özellikle İstanbul'da yaşam savaşı veren ve çeşitli görüşlere sahip mültecilerin Avrupa'nın kendilerine bakış açısı, Türkiye'nin yaklaşımı, Erdoğan hakkında düşünceleri, zincirin en zayıf halkası olarak darbe günü yaşadıkları geri gönderilme korkusu, ülkelerine dönme ya da dönmeme konusundaki fikirleri ve daha pek çok konudaki görüşlerini dinliyorsunuz. Gitmek "zorunda kalmanın" ne demek olduğu hakkında bir fikir vermesi açısından da önemli bir çalışma çünkü her görüşten insanın içindeki faşisti ortaya çıkararak baktığını düşünüyorum bu meseleye ne yazık ki. 

İkinci video çalışması da yine 2016 yapımı ve Acil Durum Tepetaklak (Emergency Turned Upside Down) adında. Milliyetçilik ve sınırların yarattığı hapishaneler arasında yaşamlarını sürdürmek zorunda olan bizlerin sınırlar olmaması halinde ne kadar uçsuz bucaksız bir potansiyelin tadını çıkarabileceğimizi gösteren siyah beyaz animasyonun bir kısmını da burada paylaşmak istedim. 



Kıyıya Vurmuş ve Ekonomi Yaralı - Bırakın Ölsün! dijital baskı serisi de oldukça etkili fotoğraflar içeriyor. Bu kez kıyıya vuranlar minik çocuk bedenleri değil dikkat ederseniz. Takım elbiseli tipler politikacıları ve iş dünyasının yöneticilerini temsil ediyor. Batan konteyner gemileri de global ticarete bağımlı ekonomik düzenin yol açtığı ekolojik ve toplumsal felaketlere gönderme niteliğinde. 


Girişin bir üst katındaki Geçiş Hakkı adlı 2013 yapımı video çalışmasına da bayıldım. Vatandaşlık kavramının özü itibariyle ayrıcalıklı doğasını sorgulayan bu çalışmada vatandaşlık hakkı için verilen mücadele ele alınıyor. Kimlik nedeniyle ötekileştirilmenin insan haklarına aykırılığını yüzümüze çarpan ama yaşadığımız dünyanın anlamsız gerçeklerinden en serti olan bu durumu anlatan bu videoya da bayıldım. 


Salt Galata'nın hem içi hem dışı nefis binasının her katında kafanızda oluşan soru işaretlerinin kısa vadede bir çözümü yok belki. Dolayısıyla sizi en az yaşadığımız gerçek kadar huzursuz edecek. Yine de sormak, sorgulamak, düşünmek, kafa yormak iyidir. Olası çözümlere giden yol illa ki bunlardan geçiyor ne de olsa. Cehaletin geçici mutluluk olduğunu düşünen biri olarak biraz mutsuzluğun, huzursuzluğun daha kalıcı bir iyiliğe yol açabileceğine inanırım. O yüzden iyi ki Oliver Ressler gibi huzur kaçıran sanatçılar var diyorum. 15 Ocak'a kadar mutlaka görün bu sergiyi. 

İyi hafta sonları ve harika bir 2017 diliyorum hepimize!

Hiç yorum yok: