Ah! ve Kasap

Bu Çarşamba Nişantaşı'ndaki Galeri Işık'ta yeni açılan Ah! sergisini gezdim. Hatta hemen fotoğraflarını yükleyip yazdım da ama Cuma akşamki tiyatroyu da yazıp öyle kaçayım buralardan diye taslaklarda beklettim kendisini. Görev bilinci ve sorumluluk duygusundan beş pekiyi almışımdır herhalde. ;P

16  genç sanatçının çalışmalarına yer verilen sergide gerçekten görülmeye değer işler var. Örneğin, aşağıdaki ikisi. Soldaki Aliye Simavi'nin Yalnızlık adlı minik yağlıboya tablosu. Diğeri ise 16X7 ölçülerinde Ah yazılı kırk adet porselen levhadan oluşan Manolya Çelikler çalışması. İçinde bulunduğumuz her türlü güncel durumdan yola çıkarak kırk "ah"ı oluşturmuş sanatçı.


Gözde Başkent'in tuval üzerine akrilik boya ile yapılmış Yarın I ve II çalışmalarının hikayesi de çok güzel. Her şeyin aynı bütünün parçaları olduğuna inanan sanatçı, insanın doğa ile kurduğu bağları inceliyor. Dünya üzerindeki varlığımızın ne kadar geçici ve kırılgan olduğunu vurguluyor. 


En sevdiğim işlerden biri Tutku Bulutbeyaz'ın sekiz adet dijital kolajdan oluşan işgal serisiydi. Camları parladığı için güzel fotoğraflarını çekemedim ama sol alttaki dört küçük çalışma onlardan örnekler. Batının doğudaki kültüre, müzelere hoyratça davranışı ve neredeyse yok saymasından (Suriye iç savaşı ve Körfez Savaşı zamanlarında olduğu gibi) yola çıkarak Batının göz bebeği sanat eserlerini kendi askerlerinin işgal etmesini sağlıyor sanatçı kolajlarında. Bir tür sembolik yüzleştirme. Nefis!  


Üstteki kolajın en sevdiğim diğer bir çalışması da Melis Buyruk'un her biri parmak izi kadar eşsiz ve kişisel olan dudak izlerine yer verdiği porselen dudak kalıpları oldu. Sol üstteki ise Ebru Duruman'ın üç adet aynı temalı çalışmasından bir tanesi. Sanatçı, içsel çatışmalarını kadın bedeni parçalarına yansıtmış.     

PG Art Gallery'nin düzenlediği ve küratörlüğünü Pırıl Güleşçi Arıkonmaz'ın üstlendiği sergi 20 Mayıs'a kadar devam edecek. Mutlaka görmelisiniz. 

***
Tiyatro önerim Kasap. İkinci Kat'ın iki sezondur sahneledikleri oyunlarından biri. Halil Babür yazmış, Güray Dinçol yönetmiş. Konusu itibariyle çok ilginç ve etkileyici bir oyun. İnsanlığın hem birbirini hem de doğayı yok etme anlamında tam teşekküllü bir terminatör misali gidişatını görünce fikren hiç de olmayacakmış gibi de görünmüyor doğrusu oyunda tartışılan durumlar! Oyunun dramatik yapısı içinde bazen göze batan komedi unsurları, yer yer abartılı oyunculuklar ve çok vurucu olabilecek son sahnedeki gürültülü karmaşa ortamı bir tık tadımı kaçırsa da oyun yine de çok güzel.   


Oyunun konusuna ve daha fazla detaya çok da girmek istemiyorum. Sürprizi kaçmasın. Ama kısaca hepsine kendisi neden olsa da doğanın son demleri, savaşlar içinde sürdürülen yaşamlar, kıt besin kaynakları içinde yaşam mücadelesi veren insan ne kadar zalimleşebilir sorusuna yanıt arıyoruz. Ve bence gerçekçi de bir yanıt buluyoruz oyunda. İzlemenizi öneririm. 

Kasap'ı da yazıp yayınladığıma göre artık bavul hazırlamaya başlayabilirim. Haftaya gezilerde genellikle olduğu gibi Instagram'da olacağım. 

Hiç yorum yok: