İki Minik Sergi ve Bir Kahve Molası

Geçen hafta Amerikan Hastanesi yakınlarında bir işim vardı. "Yakın ama park yeri açısından zor bir rota, bu meydan okumayı kabul edip arabayla gitmeye hazır mısın, İmge?" diye sordum kendime. Ve yanıtım her zamanki gibi "Evet" oldu. Araba konusunda kendi başıma gittiğim her farklı rota, bir macera oyununda level atlama tadında geliyor bana demiş miydim? ;) Gerçi neredeyse bir ay olacak kullanmaya başlayalı ve kendi başıma karşıya geçmişliğim, IKEA'ya ve Rumelifeneri'ne gitmişliğim, Beşiktaş trafiğine, Arnavutköy'ün daracık yollarına -hatta çıkmazlara!- ve bilimum otoparklara girmişliğim ve çıkmışlığım var. Galiba Şoför Nebahat oldum, a dostlar! ;)

Nişantaşı'nda Galeri Işık'ın tam önünde park yeri bulduktan sonra -acemi şansı mı ki? ;)- randevuma biraz zaman olduğunu görüp önce Gravite Coffee Bar'ı deneyeyim dedim. Bir flat white molası verdim ve kendisiyle aşk yaşadım. Yolunuz oralara düşerse ortamı da kahveleri de keyifli bir yer. Öneririm.  Adından anlaşılacağı üzere bir içki için de uğrayabilirsiniz. Sonrasında işimi halledip sevgili Esin'in blogunda gördüğümden beri aklımın bir köşesine not ettiğim Ağlak Muğlak sergisine uğradım. 


Hastanede sanat galerisi fikri bence müthiş ve Türkiye'de de bir ilk -belki de tek?- olarak Amerikan Hastanesi bünyesinde Operation Room adıyla hizmet veriyor. İşte burada 13 Mayıs'a kadar Metin Üstündağ'ın Ağlak Muğlak sergisini görmeniz mümkün. Mizah yazarı ve karkatürist Metin Üstündağ, yani Met Üst'ün daha önce "Ağlamak" ve "Ağlaklar" gibi çeşitli köşelerde yer almış onlarca çalışmasını galerinin duvarlarında görmek mümkün. Bir fikir vermesi açısından aşağıdaki kolajı ekliyorum.


İtiraf ediyorum: çok da benim tarzım değil bu resimler ;). Ama galerinin bir köşesinde duran ve alabileceğiniz sergi kitabının girişindeki ağlamakla ilgili sözler tam benlik. "Ruhun su kaynatması ağlamak!" demiş yahu, bam telimden vuruldum. ;)


İkinci mini sergi durağım da uzun zamandır uğramadığımı fark ettiğim, ama bir dönem neredeyse her sergilerini takip ettiğim Galeri Selvin'di. Geçen hafta Cuma öğleden sonra oradaki Sütiş'te bir buluşma planım olunca uğramak farz oldu. Burası zaten çok küçük olduğu için her sergileri mini sergi kıvamında oluyor. Toplam en fazla 15 dakikada serginizi gezmiş, yolunuza devam ediyor oluyorsunuz. Bu sefer de Sevgi Çağal'ın heykel sergisi vardı. 10 Mayıs'a kadar da devam edecekmiş. Sanatçının kadınlığın hallerini anlattığı bronz heykellerine ve varoluşla ilgili meselesini simgeleyen karga resimlerine bayıldım. Heykeller açık ara favorimdi ama.


Bence "Kadınım Hepsi Bu" sergisini mutlaka görmelisiniz. Hatta akşamüstüne doğru giderseniz belki çıkışta Sur Balık'ın o bar balkonuna oturur, bir-iki meze ve gün batımı rakısı bile yapabilirsiniz üstüne. Kaç zamandır her gördüğümde aklıma düşüyor orası ve şu an harika bir hava var bunu yapmak için. Bahar sefacılığı ve gün batımları benden sorulur, kaçırmayın bu fırsatı derim. ;)

İyi gezmeler!

2 yorum:

Klio'nun Şarkısı dedi ki...

Bir ayda İstanbul trafiğine dalma başarısını gösterdiğin için tebrik ediyorum İmge. Bence iş bitmiştir:) Çok kısa bir süre araba kullandım ve asla beceremeyeceğime karar verip bıraktım:) Üstelik yıllar önceydi, İstanbul'un her köşesinde bu kadar yoğun bir trafik yoktu. Şimdi asla çıkamam, o yüzden cesaret edip yeni başlayanları tebrik etmem gerekiyor. Keyifli gezmelerin olsun!

Imge dedi ki...

Sezercim çok teşekkürler. ;) Bence yine de "asla" deme. İstanbul'da kullanmak istemeyebilirsin, gerek de duymayabilirsin, o konuda gayet haklısın. Ama yine de başka yerlerde belki kullanırım diyerek -ki ben hep Kaş'ı düşünerek başladım- kendini biraz bile "acaba mı" modunda hissedersen sana bir motivasyon kahvesi ısmarlar, arabada bir tur attırarak seni Türkiye ve Balkanların en sakin ama güven verici hocasına ellerimle teslim edebilirim. ;) Aklında olsun teklifim. Sevgiler.