Geçen hafta izlediğimiz filmlerle bu haftaya başlayalım mı? İlk olarak Satıcı'dan bahsetmek istiyorum. Yine bayılarak izlediğimiz bir İran filmi olan Bir Ayrılık'ın yönetmeni Asghar Farhadi'nin son filmi Satıcı. Adı ise aslında Arthur Miller'ın Satıcının Ölümü oyunundan geliyor. Filmde baş rollerde olan genç, evli çift Rana ve Emad bu oyunun da başrollerini paylaşan iki tiyatrocuyu canlandırıyorlar. Ve çiftimiz Tahran'da yeni bir eve taşınıyorlar. Yeni evlerinde kendilerinden önceki kiracının pek de sağlam ayakkabı olmadığını, gelen gideninin de tekinsiz tipler olduğunu ne yazık ki Rana'nın başına gelen kötü bir tecrübe sonucu öğreniyorlar. Ondan sonra da böyle kapalı bir toplumda, bir din devletinde kadının başına bir durum geldiğinde nasıl davranmak gerektiği sorunsalı ortaya çıkıyor tabi. Hak aramak mı mantıklı, sessizce sineye çekip kabullenmek mi? Yaralarını kendi başına sarmaya çalışmak mı, intikam mı? Bence tüm bunların çok güzel sorgulandığı, doğal oyunculuklarla da desteklenerek keyifli bir seyir sunan bir film olmuş Satıcı. İzlemenizi öneririm.
İkinci önerim 2016 yapımı bir Fatih Akın filmi olan Elveda Berlin. Filmin orijinal adı aslında aynı zamanda baş karakterlerden biri olan Tschick. Ama böyle bir Türkçe ismi uygun görmüşler demek ki. Sınıfa sonradan katılan Tschick ve Maik'in -belki de sınıfın iki loser ergeni diyebiliriz- tatilde birlikte çıktıkları yol macerasını anlatan güzel bir film. Yani fazla beklenti olmadan izlenebilecek, light bir film daha çok. Fatih Akın filmi izlemiş gibi hissetmedim. Kırsalda yol alırlarkenki görüntüler ve Maik'in annesiyle olan sahneler favorim. Onlar için bile izlenir bence. Ama izlemezseniz de neden diye hesap sormam hani.;)
Fury, 2014 yapımı ve uzun süredir izlenecek filmler rafımızda duran bir Amerikan yapımı olarak tam de beklediğim gibi çıktı. II. Dünya Savaşı sırasında bir tankın içindeki 5 Amerikan askerin yaklaşık 300 Nazi askerinden oluşan bir bölükle -alay, tabur ya da başka bir şey de deniyor olabilir- savaştığı 24 saati konu alıyor. Savaşın ne kadar kötü bir şey olduğunu, karıncayı incitemeyen adamı gözünü kırpmadan taramalıyla onlarca insanı öldürebilecek kıvama getiren halini Amerikanvari bir anlatımla biraz şovmen, biraz mesaj kaygılı anlatsa da çekimler falan güzel, hakkını yemeyeyim. Ben savaş filmlerine bayılmam. Ama Brad Pitt var, vizyondayken konuşuldu diye alıp koymuşum bir köşeye işte. Beklediğimden iyiydi bence, ama bu konuda da fikri sorulacak son kişi olabilirim. ;)
Bugün itibariyle baharın son ayına girdiğimize inanamıyorum bu arada. Mayıs geldi, havalar gerçekten ısındı, muhtemelen 15 güne kalmaz sivrisinekler bile çıkar piyasaya! Şehirdeki beton yığınlarının arasından bile capcanlı yeşiller ve mis gibi kokular yükseliyor. Kaş, rüyalarıma girmeye başladı. İçimde bahar kıpırtıları ve bahar yorgunluğu bir arada var olmaya devam ediyor bahar dengesizliğine uygun bir şekilde. İstanbul'a en yakışan aylardan biri bence Mayıs. Hepimize iyi gelsin dilerim.
2 yorum:
Satıcı'yı başka biri de pek beğenmişti, sen DVD olarak mı alıp izliyorsun? Pahalı olmuyor mu?
Elif selam,
DVD'lerimin çoğunu Beşiktaş Sinanpaşa Pasajı'ndaki Deja Vu'dan alıyorum. Görüntü ve çeviri kalitesi, yeni filmleri anında getirebilmeleri harika. Tavsiye ederim. (Orijinallerin de fiyatlarından çok gösterime girme süresi büyük dezavantaj bence bu arada.)
Sevgiler.
Yorum Gönder