Hayvanlardan Tanrılara Sapiens

Sonunda okudum! Çıktığı zamanlarda almıştım ama öyle raftan karşılıklı bakışıyorduk birbirimizle. Hem herkesin elinde bir furya gibi gördüğüm için sanırım çekiciliğini kaybetmişti gözümde, hem de bir roman sever olarak "dur şimdi, bu bilgi küpünü sonra okurum, önce başka hayal dünyalarına dalayım" diye diye ertelemiştim okumayı. Fazla ertelemişim. Tam benim sevdiğim türde bitmek bilmeyen sorulara cevap niteliğinde harika bir inceleme yazmış İsrailli yazar Yuval Noah Harari. Homo Deus: Yarının Kısa Tarihi adlı ikinci kitabı da çıkmış, hemen ekledim alınacaklar listeme.  

Yüz bin yıl önce en az altı farklı insan türü varken şimdi sadece Homo Sapiens varsa, diğerlerine ne oldu ve bize de ne olacak sorusuna yanıt araştırıyor en temelde yazar. Tabi böylesine kapsamlı bir konu yetmiş bin yıl önce gerçekleşen Bilişsel Devrim'i, çok daha yeni olan Tarım ve Sanayi devrimlerini, aile ve kabilelerden birey olmaya giden yolu, bu yolda aidiyetler kazanma ve kolay yönetilme adına belki de zorunlu olarak çıkan dinleri, milliyetleri, hukuku, parayı, kısacası bizleri boyunduruk altına alan ve kendi elimizle oluşturduğumuz hayali düzenleri  de içeren harika bir kaynak yaratıyor. Hem tarihte hem modern dünyada kadın-erkek rolleri, insanın doğa ile ilişkisi ve bilimin geldiği noktaları son derece keyifli bir dille anlatan bu kitabı mutlaka okumalısınız. 


Şahsen ben okurken alıntı manyağı oldum. Altını çizmekten, hangi sayfaların altını çizdiğimi en arka sayfaya not düşmekten helak oldum. Ama tam da öyle bir kitapla karşı karşıyayız, tahmin edersiniz. Burada ise birkaç alıntı paylaşacağım:

* Bilişsel Devrim'den bu yana Sapiens böyle bir günlük ikilikle yaşıyor. Bir tarafta nehirlerin, aslanların ve ağaçların nesnel gerçekliği; öte yanda tanrıların, milletlerin ve şirketlerin hayali gerçekliği. Zaman geçtikçe hayali gerçeklik daha da güçlendi; öyle ki bugün nehirlerin, aslanların ve ağaçların yaşamı hayali varlıklar olan tanrılar, milletler ve şirketlerin insafına kalmış durumda. 


* Ciddi sayıda insan kültürü eşcinsel ilişkiyi sadece meşru değil aynı zamanda toplumsal olarak da yapıcı görür. "Biyoloji izin verir, kültür engeller," kuraldır. Kültür genellikle sadece doğal olmayan şeyleri yasakladığını ileri sürer ama biyolojik bir perspektiften bakınca her şey doğaldır. Mümkün olan şey, tanım gereği doğaldır. Gerçekten doğal olmayan, doğa yasalarına aykırı bir tavır zaten ayakta kalamaz, bu yüzden de yasaklanmasına gerek yoktur. Hiçbir kültür insanların fotosentez yapmasını, kadınların ışık hızından daha hızlı koşmasını veya negatif yüklü elektronların birbirine doğru çekilmesini yasaklamaya kalkmamıştır. 

* Çoktanrıcılığın içgörüsü dinsel hoşgörüye yol açan bir niteliğe sahiptir. Çoktanrıcılar içkin olarak açık fikirlidir ve "kafirler"le "gavur"lara nadiren saldırır. Tektanrılı dinler, çoktanrılı dinlerden çok daha tutucu ve tebliğcidir. Tektanrılı dinler genelde tek bir Tanrı'nın çağrısına sahip olduklarına inandıkları için diğer dinlere kuşkuyla bakarlar. Son iki bin yılda, tektanrılı dinler kendi ellerini güçlendirmek adına rekabeti şiddetle yok etmeye çalışmışlardır. 

* Ortaçağ Avrupa'sında aristokratlar paralarını aşırı lüks şeylere dikkatsizce harcarken köylüler her kuruşu sayarak tutumlu yaşarlardı. Bugünse durum tam tersine döndü; zenginler kendi yatırımlarına ve varlıklarına dikkat ederek yaşarken, daha az varlıklılar borca girerek hiç ihtiyaçları olmayan arabalar ve televizyonlar alıyorlar.  


* Geçtiğimiz on yıllarda ekolojik dengeyi bozmanın tohumlarını attık ve bunun çok ciddi sonuçları olacak gibi görünüyor. Çılgınca tüketerek insanlığın gelişiminin temellerini tahrip ettiğimizi gösteren pek çok kanıt mevcut... Küresel mutluluğu değerlendirirken sadece üst sınıfların, Avrupalıların veya erkeklerin mutluluğunu dikkate almak yanlıştır; hatta sadece insanların mutluluğunu değerlendirmek de yanlıştır. 

* Tek bir anlamlı tarihsel gelişme vardır. Bugün nihayet mutluluğun sırrının biyokimya sistemimizde olduğunu anladığımıza göre, zamanımızı politika ve sosyal reformlarla, siyasi mücadele ve ideolojilerle ilgilenmekle geçirmeyi bırakıp bizi gerçekten mutlu eden tek şeye odaklanabiliriz: biyokimyamızı manipüle etmek. Eğer beyin kimyamızı anlamak ve uygun tedaviler gerliştirmek için milyarlar harcarsak, insanların her zamankinden daha mutlu olmasını sağlayabiliriz, böylelikle devrimlere de ihtiyacımız kalmaz.     

Okuyun, okutun. Hatta ikinci kitabı büyük bir merakla bekliyorum, çünkü Harari'nin dediğine göre "gereksizler" diye bir tür doğuyormuş artık bizlerden. Yani demesine gerek yok, fazlasıyla görüyoruz insanlığın nereye evrildiğini ama ben geleceğimizi ve varsa alabileceğimiz önlemleri bileyim de ona göre evrileyim diyorum hani. ;)

İyi hafta sonları!

3 yorum:

Esin Bozdemir dedi ki...

Süpermiş gerçekten. Kitaptaki alıntıları okuyunca!.
'elimde okumakta olduğum kitabı bir yana bırakıp bu kitaba hemen başlamalıyım' dedim kendi kendime..Kitap çıktığı anda kütüphanemizde yerini almıştı, ancak henüz hazır değildim okumaya..en kısa zamanda okunacaktır. Ayrıca ben de, o son sözlerine aynen katılanlardanım:) Teşekkürler İmge'cim.

Unknown dedi ki...

Çok ilginç .Paylaşım için teşekkürler.Muhakkak okuyacağım.

Imge dedi ki...

Esin & Neri -Dün Bugün

Ben teşekkür ederim. Seveceğinize ve ilginç bulacağınıza eminim.
Sevgiler.