Japon Sevgili ve Mükemmel Yabancılar

Isabel Allende çok sevdiğim yazarlardan biri olduğu için son romanı Japon Sevgili'yi de çıkar çıkmaz aldım elbette. Kitabın kapağını hiç sevmemiş olsam da bu romanı severek okudum. Uzun zamandır bir aşk romanı okumadığım için de hikayeyi sevmiş olabilirim. Hikaye Nazi işgaline uğrayan Polonya'dan San Francisco'daki akrabalarının yanına gönderilen sekiz yaşındaki Alma Belasco'nun üzerine kurulmuş. Çocukluk sayılabilecek yaşlarda da o zengin akraba malikanesinde çalışan Japon bahçıvanın küçük oğlu Ichimei ile aralarında o dönemlerde başlayan aşkın Pearl Harbor  saldırısı ile, zengin kız-fakir oğlan olmaz düşüncesi ile, geleneksel Japon kültürü ya da Yahudilik'te dışarıdan biriyle birlikteliğe iyi bakılmaz kapalılığı ile sık sık kesintilere uğrasa da her iki taraf da ölene kadar devam ediyor. Bu aşkın detaylarını ortaya çıkaranlar ise Alma'nın yaşlılığında kalmayı tercih ettiği Lark House adlı lüks bakım evinde çalışan Irina ile ona yakınlaşmak için bu hikayeyi bahane eden torunu Seth oluyor. 

Irina'nın hikayesi de başlı başına bir roman bu arada. Yaşlı bakım evinde çalışmak için uygun bir karakter olsa da hikayesinin neredeyse Alma'nın hikayesini ezip geçecek kadar dramatik olması gerekir miydi bilemedim. Bir de Alma kadar bencil, sevmeyi çok da bilmeyen, kişiliğinin maddiyat tarafı maneviyat tarafına ağır basan, bireysel ve yalnız bir karakterin Ichimei'ye olan ruhsal bağlılığı bir tık inandırıcılıktan uzak gibi geldi bana. Ama bu kadın gerçekten bir harika yazıyor, dostum! Onun anlatımını ve dilini seviyorsan da bu gibi minik detaylara takılmadan bu romanı da severek okuyorsun işte. Öneririm.


Bir de film önerisi yapayım hemen ardından: Mükemmel Yabancılar (Perfetti Sconosciuti). Orijinal adından da anlaşılacağı üzere bir İtalyan yapımı. Konusu çok ilgi çekici ve güncel. Neredeyse tamamı üç çift ve herkesin tanışmayı beklediği sevgilisiyle ilgili bir mazeret uydurarak tek başına katılan bir erkeğin çiftlerden birinin evindeki yemekli bir dost buluşmasında geçiyor. Kadınlardan birinin artık hayatlarımızın cep telefonlarına bağlı olduğunu, teknoloji sayesinde yabancılaştığımızı ve paylaşımın, iletişimin azaldığını söyleyerek o gece birlikte bir oyun oynama önerisi sunmasıyla olaylar gelişiyor. Gece bitene kadar herkes telefonunu masaya koyacak ve gelen aramalarla hoparlörden herkese açık konuşacak ve gelen mesajları masadakilere okuyacak. Bakalım herkes birbirine karşı açık, dürüst ve hayatıyla ilgili şeffaf mı testi. 


Gerçekten harika bir film olmuş. Tiyatro oyunu tadında, çiftlerin birbirleriyle ilişkilerindeki sırlar, bireyler olarak başkalarına çizdikleri imajın ne kadar sağlıklı ve dürüst olduğu eğlenceli bir anlatımla sorgulanıyor. Cep telefonlarının hayatlarımızın kara kutuları olduğundan söz edilen filmde oyun da adeta bunu kanıtlıyor. O zaman sırlar dökülsün ortaya! Dost meclisinde sevdiceğiyle birlikte bu oyunu oynamaya cesareti olan var mı bakayım? Parmakları görelim! ;)

İyi hafta sonları!

Hiç yorum yok: