Kaş günlerim de kitaplar, filmler ve dizilerle dopdolu geçiyor tahmin edebileceğiniz gibi. Her zamanki ben işte aslında. ;) Son okuduğum otobiyografik roman da Yeni Zelandalı yazar Janet Frame'e ait Soframda bir Melek idi. Yazarı hiç tanımadan, sadece arka kapağındaki yaşam öyküsüne bakıp almaya karar verdim bu tuğla gibi romanı ve hiç de pişman değilim. Oldukça sıradan gibi görünmesine rağmen aslında çok etkileyici bir yaşam öyküsü var Janet Frame'in. Yanlış teşhis sonucu yedi yıl boyunca Seacliff Akıl Hastanesi'nde yatmış ve ödül alan öykü kitabı sayesinde lobotomi ameliyatından kıl payı kurtulabilmiş, yoksul bir aileden gelen, son derece yalnız ve çekingen bir kadının kendi kaleminden yaşam öyküsünü okumanın ilgi çekici olduğunu tahmin edersiniz. Çocukluk ve ilk gençlik yıllarından başlayarak, akıl hastanesi dönemi ve sonrasında gerçek anlamda yazar olma serüveni ve bu sırada Avrupa'ya yaptığı yolculuğu uzun ama çok keyifli bir dille anlatılmış. Ben çok severek okudum.
Alıntılar:
- Bir senfoniyi dinlemenin, bütün o ilerleyişi, o özel biçimi, o sessiz ve gürültülü anlarıyla bir kitap okumak gibi olduğunu neden daha önce bilmiyordum?
- Ölüm yokluğun dramatik bir şekilde tamama erdirilmesidir; dil de neredeyse o kadar etkili olabilir.
- ...sürekli hayal dünyasında yaşamak konusunda kişisel bir deneyimim olmasa da hayal gücünü tutarlılıkla bir tutan insanlar tanımıştım. O zaman özgürdüler, ama hiçbir yerde değillerdi...
- ...psikiyatristlerdeki gücün ve dikkatin nitelikli olmasının yollarını düşündüm: İnsani özellikleri düzenli olarak denetlenmeli ve denenmeliydi bence; çünkü insanlıklarını yitirdikleri takdirde, psikiyatri, politika ve benzeri meslek virüslerinin (kendilerinin Tanrı olduğu inancının) bulaştığı çıkarcı işletmeciler haline gelebilirlerdi.
İyi okumalar ve iyi haftalar diliyorum.
2 yorum:
Sanırım kayıtsız kalamayacağım:)
Sezercim almadan önce yine de eline alıp bir incele derim. ;) Fazla uzun bir roman olduğu için biraz birebir haşır neşir olarak almak daha yararlı olabilir. ;)
Yorum Gönder