Perşembe günü Müge'yle birlikte ve onun önerisiyle sinema ve kahve günü yapalım diyerek Kanyon'da buluştuk. Benim aklımda da Martıların Efendisi'ni izlemek vardı aslında ama o kadar az ve abuk subuk seanslar kalmış ki gösterimde olduğu, galiba DVD'sini beklemek zorunda kalacağım. Zaten modumuzu düşürmesin diyerek bir Woody Allen filmi olan Dönme Dolap'ı izleme fikri de Müge'den çıktı ve bu anlamda benim önerimden daha iyi bir tercih olduğunu kesinlikle söyleyebilirim. Gerçi Woody Allen da toz pembe bir adam değildir, ilişkilere bakışı son derece gerçekçidir, tiyatro tadında metinlere ve karakterlerin ruh dünyalarına dikkat gerektiren filmler yapar ama bunaltmadan yapar tüm bunları. O yüzden de kendisine bayılırız.İster güldürürken ister güldürmezken düşündürtme özelliğini de ayrıca takdir ederiz. ;)
Hikaye Coney Island'da geçiyor. Plajlar, barlar, lunaparkı ile dolu cıvıl cıvıl, eğlenceli, rengarenk ortamda vasatın altına bir aile yaşamının içine giriyoruz. Kate Winslet, gelgitleri olan, umutsuz bir ev hanımını oynuyor (her zamanki gibi harika canlandırmış rolünü). Hayali aktris olmak olsa da şu an garsonluk yaparak, lunaparktaki dönme dolabı işleten ikinci kocası ile kıt kanaat bir yaşam sürüyorlar. İlk evliliğinden olan küçük çocuğunun fırsat bulduğu anda yangın çıkarma huyu var, yaşamlarındaki tek aksiyon da o gibi görünürken birden kocasının ilk evliliğinden olan yirmili yaşların başındaki, güzel kızı Carolina yanlarına sığınıyor. Kelimenin tam anlamıyla sığınıyor, çünkü mafya kocasından kaçıp gelmiş. Hayatlarına bir de plajdaki sahil güvenlik görevlisi Mickey (Justin Timberlake) dahil olunca duygusal aksiyon tavan yapıyor! Çok standart olabilecek bir konu, sonu itibariyle bizi vicdani sorgulamalara götürüyor - ki bence Woody Allen farkı da burada ortaya çıkıyor. Kötülüğü engellemek için bir şey yapmamak bizi kötü yapar mı? Aşkta her yol mübah mıdır? Diyelim ki evet, sonrasında o aşktan ya da aşıkın vicdanından hayır gelir mi? Diyelim ki geldi bir insanın canı pahasına buna değer mi? İzleyin bakalım, benim gibi dalıp gidecek misiniz sorulara.
Kanyon Suvla'da bir Mola
Filmden önce kahve&muffin, filmde mısır keyfi yaptığımıza göre sırada şarap&peynir keyfi olmalı diye düşünerek Kanyon Suvla'ya çıktık. Eceabat'taki Suvla'ya gitmiş, ama buradakine henüz gitmemiştim. ;) Suvla'nın şaraplarına da bayılırız bu arada. Ben favorilerimden biri olan Kirte'den bir kadeh aldım, Müge de bir Cabernet Sauvignon. Peynir çeşitleri ve zeytinyağı nefisti. Yemek için gitmediğimizden kısa bir uğrak durağı oldu ama uzunu da harika olur, eminim. Filmin kritiğini yaparız diye oturmuştuk ama çok daha eğlenceli konulara daldık tabi ki. Gıybet forever! ;))
Çıkışta da ikimizin de daha önce gezmediği -ve içinde yemek yemediği- Intema Yaşam deneyim mağazasını gezdik. Burası da şahane olmuş doğrusu. Hem gıda alışverişi bölümü, hem mutfak araç gereçleri ve dekoratif ürünlerin satıldığı bölümde harika şeyler gözümüze çarptı. Müge de en son kızılcık tarhanası, et suları, organik bademli ve çikolatalı tereyağ, kuru yemiş çeşitleri, zeytinyağları (Trilye'den aldığımız o nefis Zey-Er soğuk sıkım sızma bile vardı) ve daha pek çok yiyeceğin olduğu mini market reyonunda gözüme çarptı, sonrasında kendimizi kaybettik zaten. ;) Evrenden yeni bir ev istemiştim, olursa içine alabileceğim nefis desenli tabaklar, seramik servis çeşitleri, teraryum saksıları falan da defalarca nedeni olabilir. Bir de girişteki minik kafesinin vitrininde yer alan kavanozlardaki tiramisular, ekler ve tart çeşitleri nefis görünüyordu, o da bir dahaki sefere aklımda kalanlardan. Harika bir mağaza olmuş Intema, bu gidişle daha çoook görüşürüz seninle. ;)
İyi hafta sonları!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder