Kürk Mantolu Madonna

Maria Puder ve Raif Bey'i bu kez tiyatro sahnesinde izledim. Beklentimi minimum seviyede tutarak gittiğim, hatta beğenmeyeceğime emin olarak sağlam bir ön yargıyla gittiğim oyundan büyülenmiş gibi çıktım. "Bu roman oyunlaştırılamaz, yok, yok, kesin olmaz," ya da "Tuba Ünsal tip olarak nefis Maria Puder olur, ama oyunculuk olarak altından kalkamaz böyle bir karakterin" falan gibi üstten üstten konuşarak giden bendeniz ağzım açık kalakaldım hem oyunculuklara hem de oyunun sahneleniş şekline. Helal olsun Engin Alkan yönetimindeki tüm Kürk Mantolu Madonna ekibine.  Çok zor bir işin altından hakkıyla kalkabilmişler. Çok emek vermişler, böylelikle Sabahattin Ali'ye müthiş bir saygı ve minnet de sunmuşlar. Gurur duyulası bir iş olmuş, mutlaka görmelisiniz. 


Kitabı çoğumuz biliyoruz, ben de blogda yazmışım zamanında. Yani Instagram'da kahve yanına koyup fotoğraf çektirmenin dışında okuyanlarının da çok olduğunu düşündüğüm bir kitap bu. ;) Hikayeyi yeni baştan yazmaya gerek duymuyorum o yüzden. Ama oyunla ilgili aklımda kalan noktaları madde madde sıralamak istedim.

* Harika bir romanı roman tadında sahnelemeyi başarmışlar. En bayıldığım yanı bu oldu. Arayla birlikte neredeyse üç saat süren bir oyun ve temposunun her daim yüksek olmadığını tahmin edersiniz. Bu yüzden bence yine edebiyat severlerin, hâlâ kitap okuyan azınlığın daha çok hoşuna gidecektir.

* Romanı hiç okumayan biri bile izleyip konuyu ve karakterleri büyük ölçüde -elbette romanı okumakla aynı şey değil ama üşengeçlere sesleniyorum! ;) - anlayabilir, bu klasikle ilgili önemli bir fikir sahibi olabilir. 

* Dekoru sevdim. Zaman zaman paravanlara yansıtılan romandan alıntılar iyi fikirdi. Raif Bey'in müzede gördüğü Maria Puder otoportresinin bile Ahmet Güneştekin tarafından yapılmış olması özenli yapımı ortaya koyan şeylerden biriydi bana göre. Müzikler Sezen Aksu'dan zaten. Kostümler şahaneydi.

* Oyunculuklara gelince Tuba Ünsal'a bayıldım. Gerçekten bu kadar başarılı olabileceğini hiç düşünmüyordum. Hayran kaldım. Sesindeki çocuksuluk ve zaman zaman hafif cırtlaklık bile beni rahatsız etmedi açıkçası. ;) Raif Bey'in gençliğini oynayan Alper Saldıran'ı ve hikaye anlatıcısı Sercan Badur'u da çok beğendim. Raif Bey'in yaşlılığını canlandıran Menderes Samancılar'ın ise şiveli konuşması kulağımı tırmalamadı desem yalan olur. Haza beyefendi adam yaşlanınca niye şiveli konuşmaya başladı anlamadım hani! Kayhan Yıldızoğlu'na minnak rollerle de olsa sahnede yer verilmesi de şahane fikirdi bu arada.

Genel olarak oyunu çok beğendik. Annem duyduğu andan itibaren gitmek istemese muhtemelen ben bu sezon bilet almayı erteleyip dururdum. Ama annemin İstanbul'a gelme planı olunca ve tam da o tarihlerde Uniq Hall'da harika koltukların bizi beklediğini görünce bu fırsatı kaçırmayalım dedim. O yüzden bir teşekkür de anneme gitsin. ;) Siz de sevdiceğinizi takıp kolunuza bu hem tutkulu hem hüzünlü aşk hikayesinin içine dalın bir an önce. 

İyi seyirler. 

Hiç yorum yok: