"Sen İstanbul güncelini nereden bileceksin ki, iki buçuk aydır uzaksın şehirden" dediğinizi duyar gibiyim. Ama durun, bana bir kulak verin. ;) İstanbul Modern'in Beyoğlu'ndaki geçici binasındaki sergileri Haziran ayında, Kaş'a göçmeden önce gezmiştim. Dün fotoğraf dosyalarını elden geçirirken o sergilerin fotoğraflarını da gördüm ve onları da -pek çok şey gibi- yazmadığımı fark ettim. Sonra İstanbul Modern web sayfasına baktım ve sergilerin 11 Kasım'a kadar devam ettiğini görerek benim Haziran gezimin güncelliğini aynen koruduğunu da fark ettim. O zaman Kaş'tan bildiriyorum ey İstanbullular, 11 Kasım'a kadar İstanbul Modern'in Pera'daki geçici binasına uğramayı unutmayın, olur mu? Çünkü harika şeyler göreceksiniz.
Öncelikle İstanbul Modern Fotoğraf Galerisi'nin koleksiyon sergisi olan Bakış Açıları'ndan birkaç çalışmayı paylaşayım. Farklı kuşaklardan altı sanatçının deneysel üretimlerinin yer aldığı sergide geleneksel fotoğrafın sınırları yeniden şekillendiriliyor. Dijitalin analoga baskın çıkması demeyelim de birlikte el ele bir şeyler üretmelerinin sonucu pek çok yaratıcı çalışma bu galeride sizleri bekliyor. Murat Germen'in üç boyutlu Korint Kanalı'nı daha önce kaç kez ve nerelerde gördüğümü unuttum ama çok kez ve pek çok yerde gördüğümü söyleyebilirim. Alt sırada yer alan Ali Alışır'ın arşivsel pigment baskı çalışmalarını da çok sevdim. Üstte solda ise Boris Mikhailov'un Dünden Kalan Sandviç isimli eseri var. Sovyetler Birliği'nin en önemli fotoğrafçılarından biri olan sanatçı 1960'lardan itibaren fotoğrafı hem belgeleme hem de ülkesindeki yaşamla başa çıkma yöntemi olarak kullanıyor. Burada da sanatçının 1960-70 yılları arasında çektiği kadın ve doğa fotoğraflarının üst üste bindirilmesiyle ortaya çıkan ve "superimposition" serisinin bir parçası olan çalışması bulunuyor.
***
Şimdinin Peşinde isimli koleksiyon sergisinde ise günümüz dünyasında insanlık hallerine odaklanılıyor. İnsanın kentle, doğayla, fiziki çevresiyle ve kendi benliğiyle olan ilişkisini tarihsel, toplumsal ve kişisel bağlamda irdeleyen çalışmalar var bu bölümde. Burhan Doğançay duvarları, Mehmet Güleryüz, Adnan Çoker tabloları gibi eski binadan tanıdık pek çok şeyin yanı sıra ilk kez gördüğüm çok güzel çalışmalar da oldu. Ramazan Bayrakoğlu'nun sağdaki pleksiglas üzeri akrilik Yangın tablosuna bayıldım. Olafur Eliasson'ın Red Emotional Globe adlı Dünya ve kıtalarını çağrıştıran renkli ve iki katmanlı heykelini de çok sevdim.
Aşağıda solda ise bir Taner Ceylan şaheseri var. "Beyaz Fonda Alp" eserinde sanatçı figürün başını çevirdiği ve arkadan öne dönerken adeta zamanın yavaşladığı, hani fotoğraf çekiliyor olsa flu çıkacak o anı resmetmiş yağlıboya ile. Bu nasıl bir krallıktır ağzım açık kaldı! Sağ alttaki karşılıklı oturan kadın ve erkek figürü Diyalog I ve II adlı iki ayrı çalışma da Balkan Naci İslimyeli'nin. Her ne kadar ismi "diyalog" olsa da gördüğünüz gibi herhangi bir karşılıklılık yok, figürler birbirlerine dönük ama tek başlarına oturuyorlar ve susuyorlar! Güneş Terkol'un Akıntıya Karşı adlı kumaş üzeri dikiş eserinde de hayatın birçok alanında karşılaştıkları her türlü sıkıntıya, haksızlığa ve zorluğa rağmen haklarını korumaya devam eden kadınların mücadelesi anlatılmış.
Sırada iki etkileyici heykel çalışması var. Hans Op de Beeck'in Uyuyan Kız'ı illa ki gözünüze çarpmıştır. Müthiş değil mi? Vezüv Yanardağı'nın patlaması sonrası lavlar altında kalan Pompeii Antik Kenti sakinlerinin taşlaşıp kalmış beden pozisyonları ve yüz ifadelerine benzer bir etki de yaratılmak istenmiş burada. Uyuyan Kız aynı anda hem var hem yok gibi. Ruhu başka bir boyutta dolaşıyor gibi. Hayat ve ölüm arasındaki o ince çizgiyi hatırlatıyor ve hatta bizi de bununla yüzleştiriyor gibi. En sevdiklerimden biriydi bu parça.
Sırada iki etkileyici heykel çalışması var. Hans Op de Beeck'in Uyuyan Kız'ı illa ki gözünüze çarpmıştır. Müthiş değil mi? Vezüv Yanardağı'nın patlaması sonrası lavlar altında kalan Pompeii Antik Kenti sakinlerinin taşlaşıp kalmış beden pozisyonları ve yüz ifadelerine benzer bir etki de yaratılmak istenmiş burada. Uyuyan Kız aynı anda hem var hem yok gibi. Ruhu başka bir boyutta dolaşıyor gibi. Hayat ve ölüm arasındaki o ince çizgiyi hatırlatıyor ve hatta bizi de bununla yüzleştiriyor gibi. En sevdiklerimden biriydi bu parça.
Diğer heykel ise Mehtap Baydu'nun video performansıyla birlikte görüldüğünde çok daha anlamlı ve etkileyici olacaktır. Sanatçı annesinin de dahil olduğu farklı meslek ve sosyal sınıfları temsil eden kadınlardan topladığı elbiseleri üst üste giyer, farklı kimlikleri bedeninde toplar. Daha sonra kendini adeta hapseden elbiselerden tek tek kurtarır. Bir kadının hayatı boyunca kaç role bürünebileceğini, üzerine kaç kimlik giyebileceğini sorgular ve bunun imkansızlığına işaret eder hem videosunda hem de heykeliyle.
Son olarak Anthony Cragg'in İnsan Doğası sergisi de binanın iki katına yayılmış bir halde 11 Kasım'a kadar ziyaret edilmeyi bekleyenlerden. 1949 Liverpool doğumlu sanatçının yaklaşık 40 yıllık sanat hayatının her evresinden en karakteristik çalışmaların yer aldığı bu sergi bana fazla aşmış geldi doğrusu. ;) Soldan sağa sırasıyla Aşınmış Manzara, Sahte İdoller ve Salgılar adlı heykeller en beğendiklerimdendi. Buna benzer çeşitli malzemelerden dev formların kendine ait bir kökü ve duygularla kurduğu yakın bir ilişkisi olduğunu düşünüyormuş sanatçı ama bunu anlamak bizler için biraz zor gibi geldi bana. ;)
Yine de İstanbul Modern'in geçici binasının hem yerini hem kendisini ve sergilerini çok sevdim. Yeni yerine geçene kadar birkaç kez burada buluşuruz gibi geliyor bana. Bu arada bu hafta sonu benim yerime de Contemporary İstanbul'a gitmeyi unutmayın olur mu? 20-23 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirilecek bu önemli sanat olayını unutmayın diye Öneri bölümüne de görselini koydum. Ben biraz daha şehirden uzak yaşamıma devam ediyorum. Ekim sonu gibi şehri özleyerek dönmeyi umuyorum. Şehri özlememiş olsam da sunduğu kültür-sanat etkinliklerini kesinlikle çok özlemiş oluyorum ve en azından onlar beni birkaç ay idare ediyor. E n'apalım, hepimize o gri betonlar arasında tutunacak bir dal lazım değil mi? ;)
İyi haftalar olsun hepimize!
***
Son olarak Anthony Cragg'in İnsan Doğası sergisi de binanın iki katına yayılmış bir halde 11 Kasım'a kadar ziyaret edilmeyi bekleyenlerden. 1949 Liverpool doğumlu sanatçının yaklaşık 40 yıllık sanat hayatının her evresinden en karakteristik çalışmaların yer aldığı bu sergi bana fazla aşmış geldi doğrusu. ;) Soldan sağa sırasıyla Aşınmış Manzara, Sahte İdoller ve Salgılar adlı heykeller en beğendiklerimdendi. Buna benzer çeşitli malzemelerden dev formların kendine ait bir kökü ve duygularla kurduğu yakın bir ilişkisi olduğunu düşünüyormuş sanatçı ama bunu anlamak bizler için biraz zor gibi geldi bana. ;)
Yine de İstanbul Modern'in geçici binasının hem yerini hem kendisini ve sergilerini çok sevdim. Yeni yerine geçene kadar birkaç kez burada buluşuruz gibi geliyor bana. Bu arada bu hafta sonu benim yerime de Contemporary İstanbul'a gitmeyi unutmayın olur mu? 20-23 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirilecek bu önemli sanat olayını unutmayın diye Öneri bölümüne de görselini koydum. Ben biraz daha şehirden uzak yaşamıma devam ediyorum. Ekim sonu gibi şehri özleyerek dönmeyi umuyorum. Şehri özlememiş olsam da sunduğu kültür-sanat etkinliklerini kesinlikle çok özlemiş oluyorum ve en azından onlar beni birkaç ay idare ediyor. E n'apalım, hepimize o gri betonlar arasında tutunacak bir dal lazım değil mi? ;)
İyi haftalar olsun hepimize!
1 yorum:
İstanbul Modern'i geçici binasında ziyaret etmedim halâ. Gerçi yaz harala gürele geçti, inşallah sonbahar ve kış verimli geçecek:) Yarın düşünüyorum Contemporary Art'ı. Öptüm seni İmge. Sen de benim için o güzel denize bak olur mu?:)
Yorum Gönder