Galeri 77, Zeynep Akgün’ün “Ruhun Kabuğu” isimli dördüncü kişisel sergisine 15 Ekim – 14 Kasım tarihleri arasında ev sahipliği yapıyor. Sanatçının yeni serisi insanın beden-ruh dikotomisi ve bunun toplumdaki yerimizi şekillendirmedeki etkisini ele alıyor. Bu resimler bilinenle bilinmeyeni ve de görülenle görülmeyeni birbirine bağlamak için gerçeklik ve gerçeküstücülük arasında gidip geliyor.
Öteki Bahçe
Resimlerin estetiği, barok ve klasisizmle birlikte çağdaş sanattan bildiğimiz eklektik kompozisyon kavramına da uygunluk gösteriyor. Resimlerin parça parça karakteri, objelerin çatışması ve semboller; bir rüyayı andıran atmosferle birleşince, gerçekliğin sürrealist yorumuna yakınsıyor. Nihayetinde Akgün’ün yaklaşımı bilinen üsluplar ve akımların arasında duran güçlü bir pozisyonu formüle eden bireysel bir yaklaşım. Bu yüzden Akgün kendi resimsel stratejisini kurguluyor; bu strateji çoğulcu karakteri sebebiyle çağdaş bir estetik açığa çıkarmakla kalmayıp, aynı zamanda günümüz dünyasındaki varoluşsal mücadelemize atıfta bulunan kavramsal bir anlam ediniyor.
Bu resimlerde baskın unsur, parça parça ve sahibi belli olmayacak bir şekilde başsız olarak temsil edilmiş olan beden unsuru. Yüzü olmayan gövdeler bilinmeyen alanların ve katmanların önünde çember oluşturuyorlar. Bazen birbirleriyle ilintili halde, bazen de sessiz bir yalnızlık içinde o anda donup kalmışlar. Pozları dinamik hareketleri anımsatıyor, bu hareketler izleyici gözlerini tabloya doğrultmadan hemen önce gerçekleşmiş gibiler. Figürlerin kasları gergin ve bedenler sonsuza kadar duracakları dansçı pozlarında yakalanmışlar. Eserlerde zaman mefhumu kaybolmuş ve mekân belli başlı yerlerden ve coğrafyalardan tamamen bağımsız. Bedenler idealizm ve natüralizm arasında bir üslupla betimlenmiş olsa da belirli kişilere ait olmayan, parça parça ve kimliksiz halleri sayesinde izleyici ile daha kolay bağ kurabiliyor.
Kıskıvrak
İçi boş elbiseler, kompozisyonun bir diğer unsuru olarak izleyicinin dikkatini çekiyorlar. Tüm parçaların tam ortasında yer alan ve geri kalan unsurlarla aralarında sık sık bir renk kontrastı bulunan bu elbiseler; kıyafetlerin sosyal kodları sembolize eden kültürel anlamlarıyla beraber, aidiyet ve toplumsal cinsiyet meselelerine de atıfta bulunuyorlar. Elbise, bir moda öğesinden çok daha fazlasını ifade ediyor. Elbise, üzerinden kimliğimizi ve kişiliğimizi sunduğumuz bir levhadır. Ayrıca, elbiseler aynı zamanda toplumsal kural ve adetlere uymak için içine sığıştığımız birer kalıptır.
Zeynep Akgün, sıcak ve dinamik gövdeler ile uçuşan kumaşlar ve boş elbiseler arasında bir kontrast kuruyor. Ten ve kumaş arasındaki ilişki, boş ve dolu gövdeler arasındaki farklılıklar; fizik ve metafizik ayrımıyla birleşince o tekinsiz ruh-beden ikiliğine işaret eden bir gerilim açığa çıkarıyor. Akgün’ün resimlerindeki figürler tüm elbiselerden, tüm zincirlerden ve tüm sosyal kalıplardan sıyrılmış gibi duruyorlar. Zaman ve uzay boyunca özgürce hareket ederek modern erkek ve kadınların bireyselleşme sürecinin evrensel birer sembolü hâlini alıyorlar. Boş ve minimal arka planlar, çıplaklık ve içi boş elbiselerle birleşince bedenin doğal saflığına ve ruhun özgürlüğüne vurgu yapıyorlar. Akgün’ün eserlerinde, beden ve ruh tüm dünyevi ve sosyal boyunduruklardan kurtularak olmaları gerektiği gibi var oluyorlar: Özgürce ve birey olarak...
Yüzler ve Bedenler
Galeri 77, İstanbul dışında bulunan sanatseverleri de düşünerek sergiyi eş zamanlı olarak çevrim içi ortamlardan da izleyicileri ile buluşturuyor. Bu amaçla, sergiyle dair kendi üç boyutlu sanal tur deneyiminiz için buraya tık tık.
İyi gezmeler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder