Görülmüştür, Başkalarının Ülkesi ve Suzan Defter

Bu kez hem kitaplar hem de bir film var. Artık yavaş yavaş akşamları film izlemek için TV başına oturma zamanları da geldiğine göre açılışı uzun zamandır listemde izlenmeyi bekleyen ve Netflix'e gelince izleyebildiğim Görülmüştür filmiyle yapayım dedim. Berkay Ateş'in cezaevinde mahkumlara verilmeden önce mektupları okuyan ve annesiyle (Füsun Demirel canikosu ;) ) yaşayan genç gardiyan Zakir'i canlandırdığı film, zaten o mektuplardan birinin etrafında şekilleniyor. Oradaki genç ve güzel bir kadının (Saadet Işıl Aksoy) mahkum kocasına yazdıklarını ve ziyaret saatlerinde kayınpederiyle birlikte geliş gidişlerini yakın takibe alan Zakir kendisini bambaşka bir hikayenin içinde buluyor. Diğer gardiyanlar da dahil olmak üzere tüm oyunculukların çok doğal olduğu ve yaratıcı yazarlık kursunun hocası olarak Yiğit Sertdemir'i görmenin tatlı bir sürpriz olduğu filmi ben çok sevdim. İlla iyi ya da kötü bir sona bağlanmasını beklemiyorsanız ve gerçekçi senaryolar hoşunuza gidiyorsa öneririm.


Kitaplara gelecek olursak önerilerini her zaman bayılarak takip ettiğim Leylak Dalı'ndan duyduğum Başkalarının Ülkesi romanını bitirdim geçen hafta. Fransa'da yaşayan genç Faslı yazar Leila Slimani'nin romanı 1940’lı yıllarda Alsacelı Mathilde ile sömürge ordusunda Fransa için savaşan Emin’in aşkıyla başlıyor. Savaş sonrasında Fas'a dönüp orada yaşamlarını sürdürmeye başlayınca aşk maşk hak getire tabi..;) Yani öyle demeyeyim de kültür farkları diyeyim, hayat gailesi diyeyim, iç ve dış siyasetin hayatlarına tuz biber olması diyelim, falan filan. Ama anladınız siz bence, şahane olur böyle romanlar. Ayrıca kim yerli kim yabancı, kim sömürüyor kim sömürülüyor, ötekileşme nasıl oluşur, hatta hangi noktada farkında bile olmadan insanın içinde oluşur gibi konulara da çok başarılı bir şekilde değinmiş yazar. Öneriyorum.


Yine geçen hafta bir günde bitirdiğim bir diğer kitap ise çok sevdiğim Ayfer Tunç'un şu ana kadar okumamış olduğum birkaç kitabından biri olan Suzan Defter'di. Değişik bir tarzda yazılmış olan bu kısa roman eş zamanlı iki ayrı günlüğü takip ediyor. En güzel okuma yolu ise önce sağdaki sayfaları okuyup bir günlüğü bitirmek, daha sonra soldaki sayfaları okuyup diğerini. Yoksa biraz karman çorman olmanız mümkün. ;) Ama size uyan okuma şeklini keşfettikten sonra tadından yenmeyen bir roman yine. Nefis kurgu, derin karakterler, o içsel durumları ve duyguları her zamanki gibi harika anlatan bir kalem. Ayfer Tunç asla hayal kırıklığına uğratmayan yazarlardan benim için. Çok seviyorum Merkez!.


Hiç yorum yok: