İnci Aral'ın kitaplarına bayıldığımı bilirsiniz. Daha önce de
Mor, Yeşil, Safran Sarı ve
Taş ve Ten kitaplarını çok severek okumuştum. O yüzden
Sadakat adlı son kitabı da çıkar çıkmaz kütüphanemdeki yerini aldı.

Her geçen gün daha sık duymaya başladığımız aldatma hikayelerini birçoğumuz kanıksamaya başlamış olabilir, ama ben her olayın kendi içinde ayrı bir vaka çalışması olduğunu düşünsem de hâlâ bu tür hikayelere biraz esneklikten uzak bir yaklaşım gösteriyorum sanırım. Kolay, ucuz, sinsi ve çözümsüzlük dolu bir yöntemi seçtikleri için aldatanı ve üçüncü kişiye zaten genellikle olumsuz bakarım. Nadiren de olsa aldatılanı da eleştirdiğim durumlar olur, çünkü aslında birçok durumda aldatma olayının apaçık "geliyorum" diye bağırdığını, görmezden gelindiğini, mutlaka anlaşılıp, bilinip, patlak verene kadar göz yumulduğunu düşünürüm. Örneğin
Mehmet Ali Erbil'in herhangi bir zamandaki eşi çıkıp da
"ay, aldatıldım ayol, çok üzgünüm..." dediğinde bana bu durum bir mağduriyet gibi gelmez. Hatta komik bile gelebilir, çünkü bunun zaten bir zaman gerçekleşeceği adamın önceki her ilişkisinde yaşananlara bakıldığında anlaşılabilir! (
Tamam güncel örnek vereyim derken suyunu çıkardım, durum her zaman bu kadar bariz olmayabilir! Az çok anlaşılır demek istemiştim..) Duruma göz yuman taraf kimi zaman düzenini bozmak istemez kimi zaman fazla olgun davranır ya da "takılır" ya da belki de kendi çapında mazoşist bir aşk yaşamaktadır. İşte
Sadakat kitabının baş kadın kahramanı
Azra da ikinci ve biraz da üçüncü kategoriye giren ve okurken içime fenalıklar getiren bir kadın oldu. Olgun olgun aylarca aynı evde yaşadığı
aciz, uysal, mazlumu oynayarak kompleksli erkeğe gücünü geri veren kadın tipine (
İnci Aral'ın tanımından alıntı yaptım) uyan kızkardeşi
Aliye'yle ve kocası
Ferda ile birlikte muhteşem bir trio oluşturdular!
Onlar erdiler muratlarına demeyi çok isterdim ama ne yazık ki her bir karakterin ayrı şekilde darmaduman olduğunu göreceksiniz. Bu seferki roman fazlasıyla melodramatik olmuş, hatta biraz üçüncü sayfa haberine benzer bir hikaye. Yine de
Azra'nın kafasındaki
Ferda saplantısını hiçbir zaman öyle olmamış olsa bile başından beri aşk olarak adlandırmasındaki acizliği ve belli kategorilerdeki aldatmaları kabul edebileceğine dair görüşleri aklımda kalanlar arasında. Tehlikeli akraba eksik etek
Aliye'nin her şey olup bittikten ve müthiş kayıplar yaşadıktan sonra çıkarcı, din tüccarı eski kocasına dönüp başını örtmesi, bu tür omurgasızlarla ilgili güzel bir örnekleme olmuş!
İnci Aral'ın günümüz ilişkilerinde ve evliliklerinde yaşanan güvensizlikler, karşılıklı olarak duyguları hızlıca tüketmek, aldatılma korkusu ve şüpheden yola çıkarak yazdığı bu son romanındaki anlatımı sizi yine alıp götürüyor.
İnci Aral romanlarını severek okuduğumu belirtmiştim. Dolayısıyla objektif olamayacağım ve yazarın en beğendiğim kitaplarından biri olmasa da
Sadakat'i de okumanızı tavsiye edeceğim.
Sıradaki kitabım ne olsa acaba? Hımm, galiba iki senedir ya da daha uzun bir süredir okunmayı bekleyen
Eleni'ye el atacağım. Sizleri de gelişmelerden haberdar ederim ama arayı da biraz açabilirim, çünkü yaklaşık 650 sayfalık bir roman bu seferki. O yüzden bir süre sesim çıkmazsa panik olmayın. :)
2 yorum:
Ben de çok severim İnci Aral'ı, yeni kitabını da çıkar çıkmaz aldım,şimdi okuyorum.Çok güzel yazmış yine : )
Serpil,
Kesinlikle öyle... Tadını çıkar! :)
Yorum Gönder