Golden Gate Köprüsü ve Muir Woods

Az zamanda çok işler başarmak için Viator.com'a başvurduk ve San Francisco'daki bir günümüzü şu tura ayırdık. Böylelikle bir taşla birkaç kuş vurmuş olacaktık. Sizi otelinizden alıp otele ya da dilerseniz feribotla şehre dönebileceğiniz Sausalito'ya bırakan bu turda yaklaşık 15 kişiydik ve tam da birleşmiş milletler barış örgütü kıvamındaydık. Türkiye'den biz, Arjantin'den bir çift, Japonya'dan tek başına katılan bir kız, Amerika'nın çeşitli uçlarından iki kişi, Fransız üçlü, Hintli orta yaşlı çift, vs derken doluştuk minibüsümüze ve bıraktık kendimizi şoförümüz ve rehberimiz Jessie'ye. Sabah erken saatlerde yola çıkmamıza rağmen (32 diş gülmeye mecalim olmayan #selfie'den anlayınız.;) ) hepimizin keyfi çoook yerindeydi. Ne de olsa önce ormanda açık havada zaman geçirip, sonra üç şarap fabrikasına uğrayıp nefis Kaliforniya şaraplarının tadına bakacaktık. Ve bonus olarak da Golden Gate'i harika bir noktadan görmüş olduk. 

Gitmeden üzerinde yürüyebilir ya da bisiklet kiralayarak karşıya geçebilirsiniz diye öneriler de duymuştuk, ama enerjimizi ona harcamamaya da yine gitmeden karar vermiştik. İyi ki de öyle yapmışız. Karşıya geçtikten sonraki bisiklet rotasının yokuşunu görünce herhalde dilim dışarıda, bisiklet sırtımda gidiyor olurdum buralarda diye düşündüm içimden. O yüzden turistik gezilerde girişmeyin o işe, paşa paşa şehrin sokaklarında dolaşarak sporunuzu yapın, hareket edin derim.   


İlk durağımız Muir Woods. Burası şehre yaklaşık 20 km uzaklıkta, devlet tarafından (imara açılmamış) koruma altına alınmış, florasına ve fauna zarar vermeden (mangal ya da sigara yok, ciyak ciyak insan ya da müzik sesi de yok mesela) içinde yürüyüş yapabileceğiniz huzur dolu bir orman. Haritaya göre yolunuzda ilerlerken yer yer önünüze çıkan tabelalardan da çeşitli bilgiler edinebiliyorsunuz.

Örneğin, "şu an Cathedral Grove bölgesindesiniz, burası burada yaşayan şu hayvanların sessizlik ihtiyacı için oluşturulmuştur, siz de yürürken bile sessiz olun ve tadını çıkarın" mealinde bir açıklama görüyorsunuz. Burada kendi nefesiniz dışında duyduğunuz tek ses ormanın sessizliği oluyor. Çıt yok. Bazen bir yaprak hışırtısı ya da bir kuşun kanat çırpma sesi. Ama cıvıltısı değil, dikkatinizi çekerim. Onların bile sesi çıkmıyor ormanın bu bölümünde. Öyle bir huzur. Ya da 21 Aralık 2012'de devrilmiş bir ağacın yanından geçerken onun hikayesini okuyabiliyorsunuz. O sabah fırtına olduğu için öğle saatlerinde de ormanda çok az insan varmış ve orada olanların ifadesine göre bu 500 yıllık dev ağacın devrilmesi ormanda gök gürültüsü benzeri bir ses çıkarmış. 


"Peki, sonuçta orman işte, ne gerek var yani görmeye?" diyenler için buranın boyları 115 metreye çıkabilen sekoya (kızılçam da deniyormuş bu ağaçlara)  ağaçlarıyla dolu, çok masalsı görüntülere sahip bir orman olduğunu belirtmeliyim. Dünyanın en uzun ağaçları burada ve aslında içinde yaşayan hayvan cinsleriyle de korunmuş nefis bir doğal yaşam alanı burası. Ağaçların çoğu 800-1000 yıllık ağaçlar, en yaşlısı ise 1200 yaşında! Yani önlerinde saygıyla eğilmek ve onları huşu içinde izlemekten başka yapacağınız bir şey yok.  


Burada 1 saatlik harika bir oksijen molasından sonra tur minibüsümüze dönüyoruz. Araba tutanlar için önerim: ormanda gezerken Dramamine ya da benzeri bir ilaç alabilirsiniz, çünkü inanılmaz virajlı ve sarsıcı 45 dakikalık bir yol sizi bekliyor. Ondan sonra düzeliyor ama ilk bölüm gerçekten feci! Beni dinleyin, mideniz rahat etsin, benden söylemesi. 

Artık Napa ve Sonoma bölgesindeki şarap fabrikalarına uğrayıp gece otele dönene kadar kendimizi şaraba vereceğiz.  "Harika!" diyenler benimle gelsin.:)

İyi hafta sonları!

Hiç yorum yok: