Bu Rüyadan Uyanmasam Olmaz Mı?

Kendimde değilim bir süredir, kendime gelemiyorum. Ayrıca kendime gelmek de istemiyorum. Seyahat hayalleri listemin ilk üçündeki maddelerden birini daha gerçekleştirmiş bulunuyorum geçtiğimiz bayramda. 


Ve yaşadığım o on günü sadece bir seyahat deneyimi olarak adlandırmak çok eksik kalır gibi geliyor. Muadili olabilecek bir gezi değildi bu yaşadığım. Hayallerimin ötesindeydi. Bildiklerim eksiksiz olarak karşımdaydı, ama bilmediğim pek çok şeyi de öğrendim geçtiğimiz günlerde. Nereden başlanır nasıl anlatılır bilmiyorum. Anlattıklarım  size bir fikir vermeye bile yeterli olur mu onu da bilmiyorum. Ayrıca anlatmayı ne zaman bitiririm onu hiç bilmiyorum (ama bu blog keyfimin kahyası olduğuna göre uzuuun uzuun anlatabilirim sanıyorum; sıkılabilecekleri de şimdiden uyarmış olayım böylece ;) ).  

Büyük Rift Vadisi

30 Eylül akşamı Nairobi'ye doğru yola çıkarak başladık maceramıza. Riskli ve konforsuz olabilecek coğrafyalara giderken turla gezmeyi tercih eden bir çift olarak -ve söz konusu da Afrika olunca- Fest is the Best! mottosuyla kendimizi Fest Travel'ın güvenli kollarına bıraktık. ;) Onlar da sağ olsunlar ellerinden geldiğince pamuklara sarıp sarmaladılar bizleri. Programla ilgili minik bir eleştirim oldu gerçi ve kendilerine de bunu ilettim, ama yine de genel olarak tur programından, seçilen otellerden ve gezinin bu kadar keyifli geçmesinin en önemli nedenlerinden biri olan rehberimiz Turgay Tuna'dan çok keyif aldık. Hatta o kadar ki sırf Turgay Bey Madagaskar turu yapıyor diye gece safarisinde onun peşine takılıp böcekler, sürüngenler arasında gezme fikrini bile ciddi ciddi düşündük. Evet, iki metre mesafede böcek görse çığlıklar atarak kaçan ben bile kendimi Madagaskar'da hayal edebildiysem Turgay Bey sayesindedir. İşte kendisi de burada; yine şirin mi şirin bir yılancık yakalamış, kıh kıh: 


Neyse, bizim gördüğümüz rüyayı görmek isterseniz Fest Travel'ın  Kenya-Tanzanya-Zanzibar turlarından birini yakalayın derim. Bunu dedikten sonra birkaç uyarı da eklemeden olmaz diye düşünüyorum:

* Bu turda çok uzun saatler boyunca safari ciplerinin içinde kalacak ve toprak yollarda yolculuk yapacaksınız. Akşam otele dayak yemiş gibi dönmeniz mümkündür! Ama tüm gün gördükleriniz karşısında şoförlerimizin "işte bu da Kenya masajı!" diyerek bizimle dalga geçtikleri bu yorgunluk falan umurunuzda olmayacak. Yine de tarzınızı, yaşınızı, rahatsızlıklarınızı düşünerek bu geziye karar vermenizde fayda var. "Ay belim ağrıdı!" "Hani benim hijyeniyle göz alan klozetim?!" "Of, üstüm başım toz koktu!" "Ay bir yerliye dokundum, hasta olur muyum?" "Aman odamın çadırını vahşi bir leopar parçalar mı?" falan gibi soru işaretleriniz ve ünlemleriniz varsa sizi San Diego'daki Safari Park'a falan alabiliriz.  Geri kalanlar benimle gelsin! ;)

Hımm, odanızdan kahvaltıya gitmek için bile akülü arabalı bir Masai size eşlik ediyorsa,
 gerçekten vahşi doğanın ortasında kalıyorsunuz demektir! ;)

* Tabi ki tedbiri elden bırakmıyoruz. Sarıhumma aşımızı oluyor, sıtma ilacımızı Seyahat Sağlığı Merkezi'nin önerdiği şekilde kullanıyoruz. Yanımızda bol bol sinek kovucu sprey, antibakteriyel sprey, kolonyalı mendil, mide&bağırsak rahatsızlıklarına karşı ilaç, alerji ilacı, vs bulundurmaya dikkat ediyoruz. İçeceklere buz attırmıyoruz (dediğimi yapın, yaptığımı yapmayın çünkü unutup buzlu cin tonikleri götürdük!). Her türlü önleme rağmen aşağıdaki manzarayla karşılaşırsanız da birdenbire dünyanın en inançlı insanına dönüşüp dualar etmeye başlıyorsunuz. Sonra da nefis bir boşvermişlik duygusunun rehavetine kapılarak "amaan, o kadar sinek arasından sıtmalı olanı mı buldu sanki beni canııım" diyerek geziye kaldığınız yerden devam ediyorsunuz.  

Büyük ikramiyenin bana çıkıp çıkmadığı 2-3 haftaya belli olur. 
Ve tabi ki sizinle de sonucu paylaşırım.;)

Ha bir de bir yerli çocuk ya da yetişkin size dokunduğunda, elinizi tuttuğunda, sizi aralarına aldığında çöple temas etmiş gibi gözlerinin içine baka baka ellerimizi silmiyor, burnumuza kolonyalı mendil dayamıyoruz! Biraz bekleyip, en azından yanlarından ayrıldıktan sonra bunları yapıyoruz, çünkü onların kültürüne, ortamına kendi isteğimizle misafir olanlar bizleriz. Hem evlerine gidip hem de saygısızlık yapma hakkımız olamaz, değil mi?

* En önemli uyarıma geliyorum şimdi:  mutlaka bir safari dürbünü alıyorsunuz. İso'cum turu ayarladığımız ilk gün Amazon'dan sipariş verirken kendisiyle pek dalga geçmiştim ama sonra ne kadar haklı olduğunu bizzat yaşayarak gördüm. Birçok hayvanı çok yakınınızda görseniz de araçlara yaklaşmayan, gizlenmeyi seven hayvanlar da olduğunu unutmayın. Ayrıca bir çitanın uzandığını görmek ayrı, esnediğini, rimelleri akmış gözlerini :P, kuyruğuna atlayan yavrularıyla oynamasını, irkilmesini görmek ayrı. Mutlaka alın.

Sadece fotoğraf makinesinin zumuyla olmaz bu işler, ona göre. ;)

* Safaride kıyafet seçimiyle ilgili bir sürü uyarı yapılır, bilirsiniz. Bence hepsini boş verin. Doğal renk tonlarında (bej, kahve, yeşil, haki, vs), gerektiğinde kısa da olabilen uzun kollu ve bacaklı, pamuklu kumaştan giysiler işinize yarayacaktır. Yağmurluk ve şapka mutlaka götürün.  Çok fazla yürümeyeceksiniz ama yine de ayağınızda rahat bir spor ayakkabı bulunsun (eski bir taneyi götürüp, toz toprak çamura iyice buladıktan sonra Zanzibar'da atabilirsiniz). Siyah ve mavi tonlarının çeçe sineklerini çektiğini birçok yerde okuduğum için şahsen ben o renklerden uzak durdum. Ama bir sürü safari cipini kapsayan gözlemlerim sonucunda şort ve parmak arası terlikle de, fosforlu pembe eşofmanla da safariye çıkan gördüğümü söyleyebilirim. Yani çok da kasmayın. Temkinli ve tedbirli olun yeter. Hatta Masai köyüne giderken ona da gerek yok; o kadar renk arasında size hücum edecek değil herhalde sinekler, böcekler, hayvanlar! ;) Bir de "Hint Okyanusu'na girmeden döndüm dedirtmem," diyenler elbette bavullarına bikini&mayo koymayı unutmuyorlar.

İster bembeyaz ve yumuşacık kumlara basarak kıyıdan, 
ister tekneden atlayın, 
seçim sizin!

* Fotoğraf makinenizin, telefonunuzun şarjlarının hep dopdolu olmasına dikkat edin. Sadece fotoğraf değil bol bol video da çekmeyi unutmayın (ki ben unutmuşum). Sadece fotoğraf ve videoya takılıp da olay anını doya doya izlemeyi sakın unutmayın (asla unutmam, en çok bunu yaptım). Doğa, zaten sizi sürekli anı yakalamak üzere uyaracak; onun uyarılarına kulak verin. 


Hazırsanız atlayın cipe, gidiyoruz doğanın dibine! Uçsuz bucaksız Afrika savanalarına... O pürüzsüz görüntülerin süsü olarak tek başına ayakta dikilerek sizlere nefis fotoğraf kareleri sunan ağaçlarına... Ağaç altında gizlenen bir dik-dik ya da ağaç dalında uyuyan bir leopar bulmaya... Ormanların kralına selam çakmaya... Gün boyu nehirden çıkmayan su aygırlarına... Afrika'nın yüzlerce çeşit, rengarenk kuşlarının cıvıltılarına... Mis gibi havasına, suyuna... Büyüleyici günbatımlarına... Müthiş bir uyuma, düzene, özgürlüğe, döngüye saygı duymaya... Kısaca gerçek doğaya, yani insansız doğa sahasına...

11 yorum:

Adsız dedi ki...

Çok güzel bir giriş yazısı olmuş,devamını heyecanla bekliyorum.

İlknur

Zeugma dedi ki...

Gerçek bir maceranın tam ortasına düşmüşsünüz. Blogunun en heyecan verici yazısı buydu bence :)
Bsu macerayı senin kalemin ve objektifin ile adım adım takip etmek, birçok bilinmeyeni öğrenmek çook güzel İmgecim. Teşekkürlerr :))

Devamı için meraktayım ;-)

ruhdagı dedi ki...

Harika! yazıların sayesinde kendimi gidemediğim o ülkelerde hissedebiliyorum. Sık yorum yazmıyorum ama hep takipteyim. Devamını bekliyorum ve sıtma değildir inşallah diyorum :)
Sevgiler.

Mehmet Bilgehan Merki dedi ki...

Her zaman aklımda ama şimdilik gündemimde olmayan bir yer. Özellikle rift vadisine yönelik kısımları bekliyorum.

Benden Bizden dedi ki...

Çok heyecanlı, harika bir deneyim olduğuna eminim. Merakla devamını bekliyorum :)

ST dedi ki...

Afrika ülkelerinin birkaçını ziyaret etmiş bir kişi olarak, kocaman bir gülümsemeyle okudum yazınızı. Devamını da büyük bir merakla bekliyor olacağım:))

Imge dedi ki...

Hepinize çok teşekkürler heyecanımı paylaştığınız için. Umarım biraz olsun aktarabilirim o güzellikleri ve bana hissettirdiklerini, düşündürdüklerini sizlere. Çünkü bu kez işim gerçekten çok zor. ;)

Sevgiler..

www.macerakitabim.com dedi ki...

Bu gezinin detaylarını ilk günden beri beklemekteyim. Hiç sıkılmadan okuyacağıma ve notlar alacağıma emin olabilirsin.
Sevgiler

Imge dedi ki...

Özlem Öztürk,

Çok sevindim bunu duyduğuma. O zaman birkaç gün seni buralarda ağırlayacağım demektir. ;)
Sevgiler..

Esin Bozdemir dedi ki...

Of ki ne offf..en çok gerçekleştirmek istediğim bir gezi bu.. Bu güne kadar paylaştığın en heyecanlı ve en sıradışı gezilerden biri olmuş İmge'cim.. Merakla devamındaki yazıları takip ediyorum.
Sağlıkla huzurla dolu, gönlünüzce nice güzel gezileriniz olsun hep İmge'cim..Sevgiler..

Imge dedi ki...

Gerçekten muadili olmayan bir geziydi bu Esincim. Güzel dileklerin için ok teşekkürler. Umarım sen de en kısa zamanda en güzelinden, en şanslısından harika bir safari deneyimi yaşarsın.

Sevgiler.