Gizli Anların Yolcusu ve Bora'nın Kitabı'nı okumuştum. Hem onlar hem de o kitaptaki Handan karakterinin hikayesinin anlatıldığı bu kitap hakkında düşüncelerim için şu yazının ilk paragrafını kopyala-yapıştır yapsam olur mu? Yani "okumasam da olurdu" tadındaki seriye üçüncüsünü de ekledim ve muhtemelen akıllanmayıp İlhami'nin kızı Derya'nın hikayesinin anlatıldığı Dönüş'ü de alacağım. Ayşe Kulin kitapları da gitgide çekirdek çitleme etkisi yaratmaya başladı bende. Baysam da, gereksiz bulsam da elimden bırakamayıp okuyorum bir şekilde.
Ama bu Handan bence diğerlerinden bile tatsızdı. Bir kere zaten Handan karakterine sinir olmuştum, yine karşıma çıktı diye iyice sinir oldum. Alırken bu Handan'ın o Handan olduğunu bilsem almayabilirdim (yoksa yine çit çit çitlemek ister miydim acep? ;) ). Neyse... Kadının karşıma çıktığı yetmiyormuş gibi bir de Cumhuriyet döneminin en güçlü kadın roman yazarlarından Halide Edib'in yaşadığı döneme göre son derece ileride, modern, cinsel kimliğinin farkında olan Handan karakteri ile özdeşleştirilmesi beni sinir etti. Sonları da benzese bari, dedim ama olmadı. :P Handan'ın bunalımlı özel hayatıyla uğraşırken bir anda ortaya Gezi Direnişi çıktı. Hem Halide Edib'e hem günümüz günceline el atarım, diyen Ayşe Kulin'in kaşla göz arasında bizi biber gazına boğulmuş parkın ortasına atmasını pek zorlama buldum doğrusu. Sağduyulu ve Gezi ruhunu iyi anlamış bir bakış açısına sahip olduğu görülse de bu romanı baştan aşağı zorlama bulduğumu söyleyebilirim. Yine de her zamanki gibi kitabı elinize alıyor ve iki güne kalmadan bitiriveriyorsunuz işte. Yani okuyup okumama kararı sizin.
Ayşe Kulin'in Gezi'deki o en şenlikli anlarla ilgili yazdıklarından bir alıntı:
"...müthiş bir pozitif enerji fışkırıyordu parktan. İnanılmaz bir renk, çeşitlilik, aynı zamanda kardeşlik ve dayanışma ruhu arenasına dönüşmüştü park. Fark edilmek ve kişilik haklarına saygı isteyen insanların eylem mekanı olmuştu.
Parkın ruhunda ne başkaldırı vardı ne boyun eğiş.Ne asiydi buradaki gençler ne de ezik.
Yeni bir Türkiye yaratılacaksa, mayası buradaydı işte. Özgür, iyi niyetli, sevecen, zeki, dinamik ve adil olmaya çalışan insanların buluşma noktasıydı..."
Sırada Müslüman mahallesinde salyangoz satmayı değil salyangoz olmayı anlattığı kitabıyla Hayko Bağdat var. Kitabının adı da Salyangoz. Üstünde neden suratının kocaman fotoğrafı var bilemedim, ama yine de merakıma yenik düşüp aldım.
Ermeni kimliğim çok da umurumda değil diye defalarca ve özellikle vurguladığı birçok yerde tam tersine Ermeni kimliğini fazlasıyla göz önüne çıkarmaya çalıştığı hissine kapıldım (ki iki türlüsü de benim umurumda değil ;) ). Bu topraklarda yaşayan bir azınlık halkının bir parçası olarak çocukluk ve gençlik yıllarında yaşadıklarını, 6-7 Eylül olayları sırasında yaşananları, Ada hayatını, eski dostlarını, askerliğini ve daha pek çok şeyi anlattığı kısa yazılarının yanı sıra Taraf gazetesindeki yazılarının bazılarına da yer verilen kitap için de olsa da olurdu, olmasa da diyeceğim sanırım.
Hrant Dink'in ölümüyle ilgili ve sonrasındaki yazılar en favorilerim oldu. Öldürülenlerin ölümü hak ettiklerine inandırıldık, yazısından bir alıntı:
"...Aziz Nesin Allah'a küfretmiş dediler diye 35 insanın üstüne benzin döküp yaktık onları Sivas'ta. Biz katilin cinayeti işlemesindeki hafifletici sebeplere aşık olduk hep. Biz kendimizi hep katile yakın hissettik. Katil o cinayetleri biraz da bizim için işledi diye inandık..."
"6-7 Eylül'de 'Atatürk'ün evine bomba atmışlar' palavrasıyla insanların evlerine, mahremlerine , namuslarına, çocuklarına, mezarlarına el uzatanların "hassas" ruh hallerini savunduk."
Hemen arkasından gelen "Asıl size ne oldu?" yazısındaki yüzleşme yanlışlığı da tam da bunların üstüne okununca daha bir anlamlı oluyor:
"Bu yüzleşme dediğin şey, mağdura maruz kaldığı zulmü anlattırıp durmak değil ki!
Yüzleşme dediğin şey, senin bu zulme nasıl yol verdiğin ve bu hayatı nasıl yaşadığın...
Yüzleşecek olan ben değilim, sensin!"
Genel olarak kitapla ilgili ise şunu söyleyebilirim: Twitter'dan gelme sempatim "Yetmez ama evet"ten kalma gıcıklığımı yendi ve bir şans vereyim dedim Hayko Bağdat'a. Bundan sonra Twitter'dan takibe devam. :P
İyi okumalar.
Ermeni kimliğim çok da umurumda değil diye defalarca ve özellikle vurguladığı birçok yerde tam tersine Ermeni kimliğini fazlasıyla göz önüne çıkarmaya çalıştığı hissine kapıldım (ki iki türlüsü de benim umurumda değil ;) ). Bu topraklarda yaşayan bir azınlık halkının bir parçası olarak çocukluk ve gençlik yıllarında yaşadıklarını, 6-7 Eylül olayları sırasında yaşananları, Ada hayatını, eski dostlarını, askerliğini ve daha pek çok şeyi anlattığı kısa yazılarının yanı sıra Taraf gazetesindeki yazılarının bazılarına da yer verilen kitap için de olsa da olurdu, olmasa da diyeceğim sanırım.
Hrant Dink'in ölümüyle ilgili ve sonrasındaki yazılar en favorilerim oldu. Öldürülenlerin ölümü hak ettiklerine inandırıldık, yazısından bir alıntı:
"...Aziz Nesin Allah'a küfretmiş dediler diye 35 insanın üstüne benzin döküp yaktık onları Sivas'ta. Biz katilin cinayeti işlemesindeki hafifletici sebeplere aşık olduk hep. Biz kendimizi hep katile yakın hissettik. Katil o cinayetleri biraz da bizim için işledi diye inandık..."
"6-7 Eylül'de 'Atatürk'ün evine bomba atmışlar' palavrasıyla insanların evlerine, mahremlerine , namuslarına, çocuklarına, mezarlarına el uzatanların "hassas" ruh hallerini savunduk."
Hemen arkasından gelen "Asıl size ne oldu?" yazısındaki yüzleşme yanlışlığı da tam da bunların üstüne okununca daha bir anlamlı oluyor:
"Bu yüzleşme dediğin şey, mağdura maruz kaldığı zulmü anlattırıp durmak değil ki!
Yüzleşme dediğin şey, senin bu zulme nasıl yol verdiğin ve bu hayatı nasıl yaşadığın...
Yüzleşecek olan ben değilim, sensin!"
Genel olarak kitapla ilgili ise şunu söyleyebilirim: Twitter'dan gelme sempatim "Yetmez ama evet"ten kalma gıcıklığımı yendi ve bir şans vereyim dedim Hayko Bağdat'a. Bundan sonra Twitter'dan takibe devam. :P
İyi okumalar.
2 yorum:
Şu anda boranın hikayesini okuyorum. Handanın 4. kitap olduğunu bilmiyordum bak. Çok farklı bir karakter, isim benzerliği sadece demişlerdi. Demek değilmiş. Dönüşten sonraya handanıda sıraya sokuyum bari.
Yorumuna sağlık
Oytunla Hayat,
Ben de Dönüş'ün bu seriyle ilgisini ve hatta Handan öncesi olduğunu bilmiyordum doğrusu. Ayşe Kulin'in hızına yetişemiyoruz! ;)
Sevgiler.
Yorum Gönder