Brew Lab ve Bakarsın Bulutlar Gider

Karma Has Kicked My Ass (yazıları dışında isminin de hastasıyım ;) )sayesinde haberdar olduğum Bo Sahne'nin Bakarsın Bulutlar Gider adlı oyununa gittik geçen Cuma akşamı. Yediklerime dikkat ettiğim şu dönemde olmasaydım Leyla'ya da uğrayalım diyordum hatta, ama başka bir sefere diyerek evimizde sağlıklı bir şeyler yemeye ve sadece oyun öncesi bir kahveye izin verdik bu kez. Kahve molası için de hemen sahnenin girişinde yer alan Brew Lab'i tercih ettik. Benim "az sütlü latte (!)" adlı oksimoron aşkıma buldukları çözüm olan Flat White adlı kahvelerine bayıldım.  Bu üçüncü dalga kahveciler bizi mahvetti ayol, artık ne evimizdeki kahvelerden ne Caffe Nero'lar, Starbucks'lardan keyif alır olduk, n'apacağız bilmem artık. 


Gelelim oyuna. Pardon, önce Bo Sahne'ye... Öncelikle bir tiyatro sever olarak Cihangir'de böyle bir sahne olduğunu geç de olsa öğrendiğime çok sevindim. Oyunlarını takibe aldım. Internette Tanışan Son Çift ve O Yüz oyunlarını da gözüme kestirdim. Siz de programı takip etmek ve iletişim bilgileri için web sayfalarına bir göz atabilirsiniz.

Açıkçası oyunu merak etme nedenim yazarının Özen Yula olmasıydı. İyi bir tiyatro yazarı olarak pek çok oyununu ve ödülünü duyduğum bu isimle artık tanışsam hiç de fena olmaz diye düşündüm. İlk kez bir Özen Yula oyunu izledim açıkçası ve metni akıcı ve samimi buldum.

Bir evin salonunda, muhafazakar bir muhitte, kocasını yakınlarda kaybetmiş bir kadın Betül. Kocasının iş çevresinden bir arkadaşı olan Kaya da ona bir emanet getiriyor... ölen kocasından. Bak şu işe! Bu adam da kim? O emanetin kadının hiç tanımadığı bu arkadaşta ne işi var? Adam iyi niyetli mi, değil mi? Kocanın ölümüyle bir ilgisi var mı? Yoka alacak/verecek davası mı? Bu emanetin kocanın şüpheli ölümündeki gizemi çözmeye yararı olur mu?

Olur mu olmaz mı, izleyip görmelisiniz. Ama bence o emanet, en çok da olayın taraflarının her birinin içindeki kocaman boşlukları, oyukları anlamamıza ve tam da o noktada herkese karşı içinizin acımasına neden oluyor. Ben sevdim bu oyunu. Oyunculukları da çok başarılı buldum. Hem Selen Öztürk hem de Kenan Ece harika bir iş çıkarmışlar, ama sanki Kenan Ece'yi bir tık daha başarılı buldum.

Bu arada filmler ve oyunlar ve kitaplar hakkında yazılanları asla öncesinden okumam. İzledikten sonra bakarım. Yine bakıyorum da genel fikir oyunun sonunun tahmin edilebileceği yönünde. İso da oyun çıkışında aynı şeyi söyledi. Ben ama son ana kadar ööyle saf saf izledim vallahi, bana baya sürpriz oldu anlayacağınız. ;)

Minik bir not: 1) Oyun başladıktan sonra içeri oyuncu alındı ve Selen Öztürk'ün ilk kez sahneye çıktığı anda iki tip perdenin arkasından çıkıp, dekor olan salonun içinden yerlerine geçtiler. Bence hiçbir tiyatro oyununda oyun başladıktan sonra içeri oyuncu alınmamalı, bu tür oda tiyatrosu ortamlarında ise asla ve asla alınmamalı diye düşünüyorum. Konsantrasyon bozan bir durum.

2) Bir de ön sıralardan olsun diye ikinci sıradan bilet almıştım, ama ilk üç sırada eğim sıfır! Yani arka arkaya sıralanmış koltuklarda izliyorsunuz, sonraki koltuklar birer kademe yükseliyor. O yüzden aklınızda olsun: ya en önden ya da dördüncü ve sonraki sıralardan bilet alın derim.

3) Ben İdefix'e gideyim de biraz Özen Yula kitabı ekleyeyim sepetime. ;)

İyi seyirler ve iyi hafta sonları diliyorum. 

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Tiyatro konusunda takipçisi olduğum bir blog yazarının benim tavsiyem üzerine bir oyun izlemesi beni ne kadar gururlandırdı anlatamam. Biz de bu akşam yine senin önerdiğin İki Kişilik Yaz'ı izledik Dot'da. Oyunu çok beğendik. Tavsiyeler için bir kez daha teşekkürler. :)

Imge dedi ki...

karmahaskickedmyass,

Rica ederim, beğendiğinize sevindim.;) Ne kadar sıkı tiyatro takipçisi olsam da İstanbul gibi bir sürü alternatifin olduğu bir şehirde gözden kulaktan kaçan çok etkinlik oluyor. Birbirimize destek olmaya devam o yüzden. ;)

Sevgiler.