Joshua Ferris, Makul Bir Saatte Yeniden Uyansam demiş ve 2014 yılı Dylan Thomas Ödülü'nü kapmış, Man Booker 2014'e de aday olmuş bu romanıyla. Ben de hemen Siren Yayınları'ndan çıkan Türkçeleştirilmiş versiyonunu aldım ve bir şevkle okumaya başladım. Konu çok ilgi çekiciydi çünkü, ama gidiş yolundan puan kırdım.;) Nasıl mı?
Baş karakter olan dişçi Paul O'Rourke maddi anlamda tatminli ama manevi açıdan oldukça yalnız, tatminsiz, sıkıcı, keyifsiz bir yaşam sürdüren bir ateisttir. Manhattan'da yaşar ve iyi çalışan bir diş kliniği işletir. Alışveriş, sanal dünya, bitmek tükenmek bilmeyen lüksler, vs gibi şeylere sarılarak varoluşuna bir süreliğine anlam katmaya çalışan sayısız insandan biridir. Ancak aidiyet duygusu sıfıra yakındır. Sırf bu nedenle şimdiye kadar beraber olduğu az sayıdaki kadın için din değiştirmeye bile kalkar. En azından bir cemaatin bir parçası olacaktır böylelikle. Ama bir ateist olarak bu iş o kadar kolay değildir. Bir gün e-mail adresine gelen bir mesaj onu kuşku duyulması gereken bir Tanrı'ya inanılan bir dine mensup olduğunu söyleyince Paul bambaşka bir içsel yolculuk içinde bulur kendini.
Konu güzel olsa da, anlatımda ağırlık dine verildiği için iyi başladım ama biraz baygınlık geçirerek bitirdim doğrusu. Modern insanın anlam arayışlarına daha fazla yanıt üreten ve daha odaklanmış bir kitap olsaydı kendisini daha keyifle okuyabilirdim. Yine de sevdiğim ve altını çizdiğim pek çok yer olmadı değil:
* "Tanrı'ya inanmak isterdim. Bir inanabilsem, bu benim için diğer her şeyden daha iyi olurdu. Tanrı'ya inanabilsem ferahlayabilir, rahatlayabilir, güven duyabilirdim. Korkusuzluk mümkün olurdu! Sonsuzluk benim olurdu! Dünyanın hazları niceydi ve kendimi bütünüyle Tanrı'ya teslim ederek bu hazları artırabilirdim, ama düşünce biçimim -mantıklı, inatçı, kuşkucu düşüncelerim- ne yazık ki her seferinde Tanrı'nın işini çabucak bitirdi."
* Kızı gece ağlamadan uyusun diye uyku öncesi lolilop veren "modern" bir anneden bahsediyor: "Çocuğun musluk suyu içmesine izin vermiyorlardı, üzerinde organik etiketi olmayan hiçbir şey yedirmiyorlardı ve ona şekersiz lolipop da vermiyorlardı, çünkü şekersiz her şey yapay tatlandırıcılarla doluydu ve bu pis tatlandırıcılar kansere yol açıyordu. Ama ağlamadan uysun diye kızın her gece on saat yattığı yerde dişlerini çürütmesine müsaade ediyorlardı. İnsanlar hayatlarını mahvettikleri için anne babalarına kızar ama çocuk sahibi oldukları anda şefkatle mağduriyetine yandıkları çocuklar olmaktan çıkıp sınırsız acılara yol açan cahil faillere dönüştüklerini fark etmezler. (Bayıldım!)
* Bir kere uyandınız mı, hayallere ve batıl inançlara dönemezsiniz. İçinizde bir buruklukla koşullara, kesin gerçeğe uyum sağlamaya başlarsınız ve bu burukluk zamanla horgörüye dönüşür."
İyi haftalar!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder