Kaş'ta yeni keşif duraklarım ile karşınızdayım. Hafta sonuna girerken yararlı bir post olsun dedim.
Önce plajlar
Mumi ve Cappari geçen haftalarda keşfettiğim iki plaj oldu. İsocum gider gitmez Çınarlar'dan uzaklaşmaya başlıyorum artık. Onun hâlâ favorisi orası, benim de öyleydi ama ben açıkçası bu sezonki işletmeden memnun olmadığıma karar verdim artık. Tuvaletler temiz değil, sıcak ve soğuk kahveler iyi değil, muzlu milk shake olarak muzlu süt getirilen, ayranı ve limonatası ev yapımı olmayan bir yer. Sea View'ın abuk subuk müzikleri kulağımızda. Kalabalığı bunaltıcı. Cankurtaranı önceki yazıda bahsettiğim caretta caretta'nın Kaputaş'a atıldığını falan iddia ederek sinirimi ayrıca bozdu bu hafta. Yani üzgünüm ama tek başına Durmuş Abi benim için durumu kurtarmaya yetmiyor. İso gelene kadar Çınarlar'a ara.
Bu sene ilk kez Deniz Feneri'nin sağ yakasındaki plajları denemeye karar verdim. Yıllar önce Kaş'a aşık olduğum o aile gezisinde Kaş Otel'de kalmıştık. Orası aynı şekilde duruyor ama o sırada Kaş Camping'e kadar bir sürü yeni plaj açılmış. Asmaaltı o tarafın Derya'sı olma yolunda anladığım kadarıyla. Gençler ve genç kalanlar orada müzikler, kokteyller, güneşe göre sürekli şezlong değiştirmeler eşliğinde keyifli vakit geçirebilirler. Benim gibi plajda ses istemeyen, kocaman gölgede yatarak kitap okumak isteyenler içinse Mumi ideal. Daha sakin bir yer de keşfettim ama ondan bahsetmeyeceğim, sakinliği kaçmasın. ;) Yine de tertemiz tuvaletleri ve soyunma kabinleri, rahat şezlongları, güzel yemekleri, ev yapımı ayranları ve yanık dondurması, kadeh şarapları ve şeker çalışanları ile favorilerimden oldu Mumi.
Cappari Beach ise Çukurbağ Yarımadası'nda Cappari Aquarius Hotel'in plajı. O kadar sakin ki. Çimlerin üzerine atılan şezlonglara uzandığınızda sadece kuş seslerini duyuyorsunuz. Deniz Yarımada'nın her yerinde olduğu gibi nefis. Ama hava da Yarımada'nın her yerinde olduğu gibi daha basık ve sıcak merkeze göre. O yüzden öğleden sonra 3 gibi orada olmanızı öneririm. Akşamüstü barı da çok keyifli olacaktır, günü orada batırabilirsiniz böylelikle.
Ama biz günü yarımadada motorla turlayarak batırmaya karar verdik o gün. Her dönemeçte karşımıza çıkan nefis manzaraları izlemek ve fotoğraflarını çekmek için molalar vererek turladık cennetin Yarımada köşesini.
Yeni Keşfettiğimiz Ölmeme Gecesi Durakları ;)
Öncelikle ouzo içtiğimiz gün de ölmüyormuşuz, onu da keşfettik. ;) Sardelaki henüz açılmasının üzerinden iki ay bile geçmemesine rağmen çok duyduğumuz yerlerdendi. Övgüleri ve Foursquare notunu kesinlikle hak ettiğini söylemeliyim. Mezelerin her biri ayrı ayrı çok lezzetliydi. Yoğurtla servis edilen ot kavurma enfesti. Ege otlarını ilk kez bu şekilde yiyoruz. Ahtapot ızgara ve İspanyol usulü karides mutlaka denenmeli. Saganaki ve ouzo ile kendinizi komşuda hissedeceğiniz, iskelenin üstünde denizin dibinde kadeh tokuşturabileceğiniz, çalışanlarıyla, şefiyle, mekana kadın eli değdiğini beli eden sahibesiyle bir numaramız oldu bu sezon Kaş'ta. Gerçi o son yirmilik ouzo'yu ve incir tatlısını -acayip bir lezzet- söylemeyeydik iyiydi. ;) Mutlaka gidin.
O meşum 15 Temmuz gecesi biz her şeyden habersiz Müpptela Ocakbaşı'nı denemeye gitmiştik. Çıkışta Çarşı'da bir tur atarken Ankara ve İstanbul'dan gelen telefonlarla eve dönüp Twitter'ın başına geçmemiz gerektiğini anladık! O yüzden gecenin damağımızda kalan tadını ancak anlatabiliyorum size. Burası bir kebap-rakı durağı. Ve biz çok methedilen Zaika'ya çok da bayılmamıştık. Onunla karşılaştıracak olursak burayı daha çok sevdik diyebilirim. Mezeler ve ara sıcak niyetine gelen o güveçte kaşarlı patlıcan çok lezzetli, etler bir harika. Tabi pirzola harika olsa da porsiyonda gelen o üç minnak parçayı düşününce biraz pahalı kaçabilir. Siz yine kebaptan şaşmayın derim ben. Sanırım burası bir aile işletmesi. Çok güler yüzlü bir çift tarafından karşılandık. Servis elemanları hızlı ve ilgiliydi. Ocakbaşındaki ustanın da ellerine sağlıktı. Daha ne olsundu, gidiniz işte, onu diyorum. ;)
Sırada Mayıs ayında taşınma sırasında denediğimiz Nereid Meyhanesi var. Yıllardır gitmeye fırsat bulamadıklarımız arasındaydı bu meyhane ve iyi ki denemişiz dedim, çünkü bu kadar enteresan meze çeşidi sanırım başka yerde yoktur. Meyhanelerin olduğu sokakta yer alan bu mavi beyaz pötikare masa örtülü, şirin meyhanede yediklerimizin isimlerini hatırlamasam da aralarında ortalama lezzete sahip hiçbir şey yoktu, hepsi çok iyiydi diye hatırlıyorum. Tanıştırayım, o simit de bir ara sıcak, kendisi levrek simit oluyor. ;) Müzikleri, mezeleri ve ortamıyla meyhane gibi meyhane bana göre. Mutlaka deneyin.
Şimdilik bu kadar. Ben Kaş'ın altını üstüne getirmeye devam ediyorum. Instagram'da #imgeKaşta etiketi altında ayak izlerimi günbegün takip edebilirsiniz. ;) Bu arada İsocum'un henüz haberi yok ama İstanbul'a dönmemek için de kendimi balkona zincirleyerek açlık grevine girmeyi düşünüyorum. Akşamları manzaraya karşı ağzıma birkaç damla şarap damlatacak bir düzenek hazırlarsam bu grevin de üstesinden gelebilirim bence. ;)
Keyifli bir hafta sonu olsun hepimiz için.
Not: Meteor yağmurunu izleyecek karanlık köşeler bulmayı ve bol bol dilek tutmayı unutmayın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder