Pencere

13 Aralık Salı akşamı heyecan doruktaydı, çünkü sezonun en merak ettiğim oyununu Zorlu PSM'de üçüncü sıradan izleyecektik. Gerçi Oyun Atölyesi salonunda izlemeyi çok daha tercih ederdim ama zaten biletler anında tükeniyor, zaten İsocum'u İstanbul'da yakalamak zor, e bir de dibimize kadar gelmişler ve ön sıralardan yer bulmuşum, hiç şımarıklık yapma, yakala bileti dedim kendi kendime. Artık hangi oyundan bahsettiğimi anlamışsınızdır herhalde: Pencere. Haluk Bilginer ve Esra Bezen Bilgin'in baş rolleri paylaştıkları, genç oyuncu Kürşat Demir'in de daha küçük bir rolle bu harika iki isme başarıyla eşlik ettiği harika bir oyundu Pencere. Oyundan önce Eataly'de üçlü kızlar buluşması da harikaydı, ama bence sonrasında da bir buluşma gerekiyor: hatta sırf oyunu konuşmak için bile buluşabiliriz bence. ;) 

Bu arada Eataly'nin üçüncü yaşı için üç farklı renkte üç farklı kıyafet tasarlayan Bahar Korçan'a da bir alkış lütfen. Makarnalar kullanarak yaptığı giysilere bayıldım. 

Pencere iki perdelik bir oyun. Birbirlerinden karakter olarak da hayat tarzı olarak da çok farklı, yasak ilişki olarak adlandırılabilecek türden bir ilişkinin tarafları olan iki eski sevgilinin yıllar sonra yeniden buluştukları o günün hikayesi. Buluşma dediysem, o kadar zaman sonra her şey güllük gülistanlık olmayacak elbet. Tom ve Kyra hem birbirlerini hem ilişkilerini hem de kendilerini sorguluyorlar yıllar sonra. Ve ortaya nefis diyaloglar ve duygu yüklü kaoslar çıkıyor keyifle izlemeniz için. 


David Hare'in Skylight eserinin çevirisi olarak sahnelenen oyun, Kyra'nın evinde geçiyor. Bunu yansıtan dekor da çok başarılı. Yemek sahnesinde burnumuza gelen sarımsaklı makarna sosunun kokusu da çok başarılıydı ama birbirleriyle yüzleşmekten yemeğe vakit bulamadılar zavallılar. ;) Oyuncular için ne desem eksik kalır. Haluk Bilginer, sahnede kusursuzluğun simgesi benim için. İzlemelere, hayran olmalara doyamam. Saatlerce oynasa gözümü kırpmadan izler, arada dinlenmek isterse üstünü örter başında beklerim, o derece hani. ;) Yine her zamanki gibi harikaydı. Esra Bezen Bilgin'le ise 2013 yılında izlediğim Önce Bir Boşluk Oldu Kalp Gidince, Ama Şimdi İyi oyunuyla tanışmış ve oyunculuğuna hayran kalmıştım. (Hâlâ oynuyor ara sıra, onu da izlemenizi öneririm). Dolayısıyla Haluk Bilginer'le birlikte baş rol oynamanın altından rahatlıkla kalkabileceğini az çok tahmin edebiliyordum. Öyle de olmuş. Nasıl doğal, nasıl çabasızca başarılı. Bayıldım. 

Bu oyunu bir şekilde yakalayın ve kendinizi o güzel bakışlara, o içi gitmelere, o anlayamamalara, o kalp kırıklıklarına, o merhametin dışarı taşmalarına, o sinir olmalara, o üzülmelere, o öfkelere bırakın. Bırakın alıp götürsünler sizi kendi dünyalarına. O haklı, bu haklı demek zorunda değilsiniz. İkisini de anlayabilir ve çok sevebilirsiniz. 

Bilet kapmak için de oyun tarihlerini en iyi  Oyun Atölyesi Twitter hesabından takip edebilirsiniz, benden söylemesi. 

Şimdiden iyi seyirler. 

Hiç yorum yok: