Yol Ayrımı ve Aile Arasında

Gecikmeli yazıyorum bu aralar. Ayrıca az okuyorum. Twitter ve haber takip etmiyorum. Dizilere takılıp, AVM dolaşarak sezon alışverişi yapan bir tipe dönüştüm iki haftadır. Ayıp ediyorum yahu, bu ben değilim! Haber takip etmeyip mutlu olmak yerine dizi bağımlısı oldum. Sigarayı bırakıp çekirdek çitlemeye başlamak gibi. Spor yerine de alışveriş turlarını koydum. Al sana tüketim çılgını, "aptal Amerikalı" dediğimiz profil! Kendime gelmeliyim, bu geçici bir dönem olmalı. Yoksa bu da mutsuz edecek beni. Ama Netflix dizileri de bırakılacak gibi değil yahu. ;) Neyse, bulacağız bir orta yol.  

Bu arada iki sinema filminden bahsetmeden geçmeyeyim. İkisi de beni ters köşeye yatıran iki Türk filmi diyebilirim. Yol Ayrımı'nı beğenmeyeceğim sanıyordum ki çok beğendim. Diğeri için de tam tersi olduğunu söyleyebiliriz maalesef. Yani aslında fragmanlarını izlerken de "bu film Gülse Birsel'in olmasa hayatta gitmezdim" demiştim, dolayısıyla çok da ters köşe sayılmaz, değil mi? ;)


Yol Ayrımı, zaten Şener Şen'in baş rolünde oynadığı bir Yavuz Turgul filmi olarak kim ne derse desin izlenecekler arasındaydı. Şener Şen'i hep aynı tip rollerde görmekten çok sıkılmıştık, buradaki acımasız ve duygusuz iş adamı Mazhar Bey rolüyle değişik bir Şener Şen görmek bize iyi geldi doğrusu. Konu anlamında da çok sevdiğim bir film oldu Yol Ayrımı. Geçirdiği bir kaza sonrasında adeta öncesinde kaybetmiş olduğu vicdanını, duygularını, iyi insan olma özelliklerini yeniden kazanıyor Mazhar Bey. Lüks ve mesafeli kozasından çıkıp arkadaşı Altan'ın bohem evinde yaşamaya başlıyor. Yaşamıyla ilgili radikal kararlar alırken pek çok şeyin ilk kez farkına varıyor. Örneğin; yağmurun tenine değmesinin mutluluğunu ya da işçilerin de hakları olan insanlar olduğunu ya da bir sokak hayvanına yardım etmenin tatminini yaşıyor. Şiirle, şarapla, özenle ve emek verilerek hazırlanmış yemeklerle tanışıyor. Çok klişe gibi görünse de çok güzel işlenmiş bence filmde. Hani şirketiyle ilgili çok abartılı bir kararı var, onu saymazsak tabi. Onu da film icabı deyip geçebiliriz bence. ;) Altan rolünde Rutkay Aziz her zamanki aşık olunası. Nur rolünde Tilbe Saran ve Emine'yi canlandıran Nihal Yalçın da her zamanki gibi çok başarılılar. Yol Ayrımı'nda daha az geçilmiş yolu seçerek hem kendi hayatında hem başkalarının hayatlarında fark yaratıyor Mazhar Bey. Üstelik bonus olarak yitirdiği insanlığını da yeniden kazanıyor. 


Gelelim Aile Arasında filmine. Ya da hiç gelmesek mi? ;) Yok yok, o kadar yerden yere vurmayayım ama Gülse Birsel'den daha iyi bir komedi beklerdim diyebilirim yahu. Daha akıllı diyaloglar falan en azından. Biraz zoraki güldüm desem yeridir. Yani Engin Günaydın (Fikret) ve Demet Evgar'ın (Solmaz) olduğu bir filmde zaten onları keyifle izleyip gülebilirsiniz, ona diyecek lafım yok. Bu arada söylemeden geçemeyeceğim trans oyuncu Ayta Sözeri'ye ve Adanalı kayınvalide Mükerrem rolünde Devrim Yakut'a da bayıldım. Ama ne bileyim, ben yazarımızdan daha fazlasını, çok daha fazlasını beklemişim herhalde. ;)

Neyse, kısaca Solmaz ve Fikret her ikisinin de ilişkilerinin bittiği gün tesadüfen tanışırlar. Daha sonra  Fikret, Solmaz'ın kiracısı olur ve aynı apartmanda yaşamaya başlarlar. Bu sırada Solmaz'ın kızı Zeynep, Adanalı sevgilisiyle evlenmek istemektedir ama çalgıcı baba ve müzikhollerde şarkı söyleyen anne ile geleneksel, varlıklı ve Adana'nın ileri gelenlerinden biri olan damadın ailesinin önüne çıkmak biraz zor olacaktır. Dolayısıyla Fikret, emniyet müdürü baba, Solmaz ise ev hanımı, mazbut anne rolünü üstlenerek şaşalı bir Adana düğününü atlatmaya çalışırlar. 

Eğlenceli, lay lay lom izlemelik, boş beleş iki saat geçirmelik gidilebilir filmlerden. En kötü güzel Adanamızı görürsünüz, canınız acılı şalgam suyu ve kebap çeker falan filan. ;) Gidin işte, kazansınlar. ;) 

Karşılaştırma falan yapmak istemiyorum, zaten bambaşka tarzlar. Ama şuraya not düşmeden de geçmeyeyim: Türkiye'de komedi anlamında gülebildiğim birinci isim Cem Yılmaz olmaya devam ediyor benim. İkincisi de Yılmaz Erdoğan. Dizilerinin hatırına Gülseciğimi de ilk üçe alıyorum, ama ikinci filminde kesinlikle daha fazlasını bekliyorum kendisinden. İmza: hayranı olan bir seyircisi. ;)

İyi hafta sonları ve iyi seyirler o zaman size. 

Hiç yorum yok: