(Sonradan eklenmiş önemli not: Hayat bu blogun sahibesi için bu kadar güllük gülistanlık gitmemeye karar vermiş ve 3 hafta sonra yaşanan feci bir komplikasyon sonucu korku filmi gibi sahneler yaşanmıştır. Merak edenler Haziran ayı yazılarını okuyabilirler...)
Bu yazı özel bir yazıdır; içinde kamu yararı yoktur. Bir de sağ olsun blog yazarı uzattıkça uzatmıştır. Yani okumayabilirsiniz, okuyacaksanız da sıkılabilirsiniz, baştan uyarayım! :)
Geçtiğimiz hafta Pazartesi günü küçük bir operasyon geçirdim. Küçük de olsa yine de genel anestezi aldığım ve yaklaşık bir, bir buçuk saat süren bir operasyondu. Burnumdan aldığım nefeslerin yetmediğini, ağzım açık uyuduğumu, sık sık sesimin kısıldığını ve boğazımda gıcık hissinin oluştuğunu fark etmemle birlikte
Doktorcum'a gittim ve teşhis kondu:
Septum Deviasyonu! Meğer burnumun içi eğriymiş a dostlar!
Bir tarafını kemikler diğer tarafını ise bir et parçası tıkıyormuş.
Doktorcum ileri yaşta ya da kilolu olsaydın büyük olasılıkla daha fazla sıkıntı çekiyor olurdun. Horlama ve uyku apnesi gibi sorunlar yaşardın dedi ve ameliyat olursam hayat kalitemin ciddi anlamda yükseleceğini söyledi. Aslında bir sürü
SD hastası bu sorunla yaşamaya devam etmeyi tercih ediyormuş ama bir sürü de üst solunum yolu hastalığı geçiriyorlarmış. Yani bitmek bilmeyen gripler, tıkanıklık, sinüzitimsi bir doluluk, kronik faranjit, vs... Ağızdan nefes alırken havayı burnun süzgecinden geçirmeden akciğere yolladığımız için akciğerimizi pek çok sağlık sorununa maruz bırakıyormuşuz. Ben zaten hayat kalitemin yükseleceğini duyar duymaz ameliyat olmaya karar vermiştim. Elbette bunda
Doktorcum'a duyduğum güven, beni dosdoğru bilgilendirmesi ve tüm süreci detaylı bir şekilde anlatmasının çok büyük bir etkisi oldu.
Bir an önce olup bitmesini de istiyordum. Çünkü bir yaz tipi olarak Haziran ayına her şey bitmiş bir şekilde girmeliydim (
bu da bir tür ruh hastalığı işte ama kendisinden memnunum, o yüzden benimle kalmaya devam edebilir). Mayıs ortasında karar kıldık. Annem ve babam panik halinde
Adana'dan arayıp,
"buraya gelseydin de ameliyatı burada olsaydın keşke" ya da
"Haziran ayını bekle, biz oraya gelelim" dedilerse de
"Haziran ayında yanınıza sefa yapmaya gelirim" diyerek onları da ikna etmeyi başardım. Şimdi düşünüyorum da elbette daha önemli bir sağlık sorunuyla ilgili daha büyük bir operasyon geçiriyor olsaydım, kesinlikle
Adana'da babamın da doktor olarak görev yaptığı hastanede olmayı tercih ederdim. Ama bu tür bir operasyonda yanımda olmamalarının iyi bile olduğunu düşündüm. Neden mi? Çünkü annem büyük ihtimalle yanımda olduğu bir hafta boyunca benimle ağlamaklı bir ses tonuyla konuşacak, ben anestezi altındayken muhtemelen bin tane korkunç senaryo yazacak, uyandıktan sonra
"ah, of.." yapacak olsam, yüzümü buruştursam
"N'OLDU!!!" diye panik halinde yanıma koşarak
"eyvah, galiba gidiciyim.." diye düşünmemi sağlayacak, ben ayağa kalkmayı/içmeyi/yürümeyi/bilgisayara gitmeyi istediğimde
"daha zamanı değil" diyecekti. Zaten ameliyattan bir hafta önce tarafımca kendisine konulan yayın yasağını bile hemen hemen her telefon konuşmamızda delmeyi başardı! :) Babam ise tam bir doktor soğukkanlılığı içinde gerçekten müdahale edecek bir acil durum olmadığı sürece benim
"baba, burnum akıyor gibi/burnumun ucu şiş mi/kafamda doluluk hissi var/damağımda garip bir tat var.." gibi yorumlarıma
"bu çok doğal bir süreç.." diyecekti. Yani anlayacağınız biri her an kızını kaybetmek üzere gibi davranırken diğeri ise bu son derece doğal süreçle ilgili yorumlara kulak asmayacaktı. Muhteşem ikili! :))
O yüzden ben de yanıma başka bir ameliyat ekibi aldım:
İso'cum ve
Dido'cum! Hatta
Dido, ameliyat sabahı daha
İso tıraş bile olmadan hazır ve nazır kapıda bekliyordu bile! Ve gün boyu hiç yanımdan ayrılmadı. Hatta hastaneden çıkıp eve gelirken burnumdan çıkan kemikleri de yanımda getirdiğimi görmesine rağmen.. Ya da karşılıklı çorbalarımızı içerken "
Hani insan sıcak ve acı çorba içerken burnu akar ya" dediğimde Akrep gözlerini faltaşı gibi açıp burun deliklerimden süzülen iki kırmızı sızıntı sayesinde
Lost karakterine dönüşümü izlemiş olmasına rağmen sağ olsun beni hiç yalnız bırakmadı.. :)
İso da öğleden sonra işine döndü ve sonra akşam yeniden, bu kez
Ongun da aramıza katılmış bir şekilde bizde toplandık. Sayelerinde ameliyatın ilk gününün nasıl geçtiğini anlamadım bile. O yüzden buradan hepsine bir kez daha çooook teşekkür ediyorum.
Sonraki ilk üç gün içinde neredeyse eski halinize dönüyorsunuz. Şişlik ve morluk yok! Tampon yok! Yalnızca arada bir burnunuz akıyor ve kullandığınız damlalardan dolayı hafif bir tıkanıklık hissi oluyor. Onun da tamamen geçmesi bir haftayı buluyor. İkinci günden itibaren duş, spor, gezme, tozma, vs her şey serbest. Yalnızca burnunuzu eski haşin tavırlarla temizlememeniz gerekiyor. Dokuların tam anlamıyla iyileşmesi ise iki haftayı buluyormuş. Siz 2 gün sonra %75, 1 hafta sonra da %95 eski halinize dönecekmişsiniz gibi düşünebilirsiniz. Hiç fena değil, değil mi?
Yalnız ameliyat ekibimden anesteziden nasıl uyandığım konusunda hâlâ net bir yorum alabilmiş değilim.
İso'ya kulak verecek olursam "
Ah kocacım, canım kocam, birtanem, yakışıklı sevgilim, uyurken en çok seni özledim, kocama bayılıyorum, onun hastasıyım dostlar.." diye uyanmışım.
Dido'ya bakacak olursam,
"Didocuum, Didocuum, sen ne muhteşem bir insansın öyle, on parmağında on marifet, güzellik desen sende, hamaratlık desen yine sende, kimsecikler eline su dökemez, harika kolyeler de yapıyorsun zaten (durun araya reklam da alayım yeri gelmişken :)), aradığım her kolyeyi Kolyekolik'ten şıp diye buluyorum..." demişim. Baktım olacak gibi değil ben de bir süre sonra nasıl uyandığımı sormaktan vazgeçip, uyandığıma şükrederek konuyu kapattım.
Neyse, gelelim sadede:
1) Septum deviasyonu sorunu yaşayıp da ameliyattan korkuyorsanız korkmayın. Ömür boyu yanlış nefes almanın daha korkutucu olduğunu düşünerek kendinizi (kesinlikle ilk karikatürdekilere benzemeyen!) ehil ellere bir an önce teslim edin. Burada hastane ya da doktor adı vermiyorum ama isteyene
Doktorcum'u kesinlikle tavsiye ederim. Ellerine sağlık diyor ve anonim teşekkürlerimi gönderiyorum buradan kendisine.
2) İnsan böyle zamanlarda sevdiklerinin yanında olmasından ve seslerini duymaktan çok hoşlanıyormuş. Hasta yakını olarak bunu zaten hep görmüştüm ama ilk kez hasta olarak görüyorum. Umarım bir daha her ikisini de görmem tabi. Yanımda olan tüm sevdiklerime çok teşekkürler.

3) Burnumun şekli eskisinin aynısı.
"Ayol ameliyata girmişken bir de fındık burun yaptırtayım" falan diye aklımın ucundan bile geçirmedim! Kemeriyle, defosuyla o burun benim ve onu seviyorum uleyyynnn, işte o kadar! Bu nispeten küçük bir ameliyatın bile ne kadar önemli bir şey olduğunu gördükten sonra zırt pırt estetik ameliyat yaptıranlara dünyanın en cesur insanları gözüyle bakmaya başladım. Ama kesinlikle en akıllıları olmadıklarını düşünüyorum!
(
Bu arada burnumun içinden çıkan kemiklerin resmini çekip koyacaktım, ama iğrençlikte son nokta olabileceğini düşünerek sorumlu yayıncılık anlayışım gereği vazgeçtim. Merak edenlere evde gösterebilirim :) )
Hepinize sağlıklı günler dilerim...