Deniz Kaplumbağaları ile ilgili Gelişmeler

Biliyorsunuz, en son Kaş'ta yaşadıklarımızı ve önerilerimi şu yazıda paylaşmıştım. Sadece blogda paylaşmakla kalmayıp WWF Türkiye, bazı yazarlar, Kaş Belediyesi ve BİMER ile de paylaştım. Blogger arkadaşlarım ve Facebook'ta oluşturulmuş Kaş Kolektiv grubu dışında bu saydığım yerlerin hiçbirinden gerekli ilgiyi göremedim ne yazık ki. Onlar da benim gibi üzgün, ama ne yapacağını nereden başlayacağını bilemeyen insanlar tahmin edersiniz ki. 

Ancak "bir musibet bin nasihattan iyidir" sözünü kanıtlarcasına iki gün önce Bodrum'da  bir tekne turunda beş kişiyi caretta carettalar ısırınca ve bu haber Hürriyet, Milliyet gibi medya organı olduklarını iddia eden büyük kurumların web sayfalarında "Bodrum'da dehşet", "carettalar insanlara saldırdı", "koyda korku dolu anlar" şeklinde abuk subuk manşetlerle verilince olaya nihayet tepki verildi. Caretta carettaların ısırmasına değil ama olayın böyle yansıtılma biçimine ve hayvanların fütursuzca suçlanmasına tepki verdi insanlar. 

Bir doğa derneği bile "insanla kaplumbağa arasında çatışma yaratmayalım" diye düşünerek bilgilendirme kampanyasına yanaşmazsa biz ne yapabiliriz ki kendi başımıza değil mi? Neyse ki bu olaydan sonra WWF-Türkiye web sayfasında, Facebook ve Twitter hesaplarında "Deniz Kaplumbağalarını Beslemeyin!" yazısını paylaştı. 


Yine WWF-Türkiye'den Ayşe Oruç'un kaplumbağaların saldırmadığı, tehdit altında hissettiklerinde kendilerini savunduğu açıklaması çok önemli. Elbette bu tür açıklamaların böyle kısıtlı sayıda insana ulaşan platformlar yerine daha çok insana ulaşan medya kuruluşlarında verilmesi daha da önemli. Yoksa zaten kaplumbağalarla ilgili ne yapması /yapmaması gerektiğini zaten bilen insanlar kendileri çalıp kendileri söylemiş olacaklardır. Ancak dün annem bana telefon ederek "İmge, az önce CNN Türk'te haberlerde bu konuyla ilgili çok güzel konuştular ilk kez. Hayvanların yaptığının saldırı değil savunma olduğunu, insanların korkutmaması ve beslememesi gerektiğini falan anlattılar," diye beni arayınca ne yalan söyleyeyim bir tık umutlandım. 

Bunlar dışında DEKAMER elinden geleni yapıyor, ona çok eminim. Ama kaç kişiye ulaşabiliyor, en önemli soru. Basında çıkan haberlerle ilgili şöyle bir yazı paylaştılar Bodrum olayı üzerine. Muğla Valiliği besleme yasağı getirdikten sonra Dalyan'da bu tür olayların bir daha yaşanmadığı bölümü çok önemli bence. Ayrıca aşağıdaki videoyu da Facebook üzerinden paylaştılar takipçileriyle. Bizde plajlar, tekneler, işletmeler "turist kaçar" diye "kaplumbağaların ısırdığından bahsetmeyelim" kafasındayken yurtdışında seyahat derneğinin paylaştığı bilgilendirme videosu bu:


Bunlar güzel gelişmeler ama bana göre "bu daha başlangıç, mücadeleye devam".

* Öncelikle "aman kaplumbağa ısırıyor diye duyulmasın" düşüncesinin çok yanlış olduğunu kabul edelim. Çünkü duyulmasın dedikçe fısıltı gazetesi sayesinde duyulur, hem de şehir efsanesi korku hikayeleri tadında duyulur. Bu çok daha tehlikeli bir durum olacaktır. Deniz korkusu yaratılacak, hayvanlar canavarlaştırılacak, denizleri o canavarlardan kurtarmaya kalkışan bilinçsiz işgüzarlar harekete geçecektir. Yani bu iş öyle "aman Ali Rıza Bey, tadımız kaçmasın" diyerek olmaz. Daha çok tadımız kaçar.

* Kaplumbağanın durduk yere ısıran bir hayvan olmadığından bahsetmeli sevimli animasyonlarla anlatılan bilgilendirme panolarında. Hayvan ısırıyorsa bir sebebi vardır. Beni denizde oramdan buramdan çekiştirseler, tekme atsalar, nefes almamı engelleseler ben de ısırırım! Bu kadar net bir neden-sonuç ilişkisi bu.

* Ve kaplumbağa evcil hayvan değil. Dolayısıyla doğada kendi yemeğini kendi bulması gerekiyor. Bu onun hayatta kalma becerileri açısından da yararlı, insanoğluna yaklaşmadan kendi yaşamını sürdürebilmesi için de gerekli. Kaplumbağaya tekneden yemek atmak, Masai Mara'da aslana pirzola, maymuna muz atmak gibi bir şey! Onu sevmeye çalışmak da öyle. O kadar abuk yani. Bunun için teknelerde ve plajlarda ceza uygulaması olması gerekiyor bence. "Kamplumbağaları besleyen, eziyet eden veya korkutanlara 250 TL ceza kesilecektir," diye  yazın, bakalım bir daha besleyen oluyor mu? Hatta hazır muhbirlik tavan yapmışken, böyle uygulamaları ihbar edene de o 250 TL'nin 50 TL'sini ödül olarak veriyoruz dersek başka bir şey yapmaya gerek yok. Arkamıza yaslanıp yazın tadını çıkarabiliriz kaplumbağalarla birlikte işte! #BirlikteMümkün 

(Olumlu muhbirlik de olsa işin muhbirlik kısmından emin değilim ama ceza kısmından eminim. ;) Zira insan denen "sözde gelişmiş canlı modeli" ancak ceza ile durdurulabiliyor birçok durumda.)

Neyse.. Enseyi karartmayayım. Güzel gelişmeler oluyor diyeyim. Daha güzel gelişmelerle karşınızda olmayı da umayım. Hayat birlikte ve uyum içinde güzel. Ve eminim doğa, içindeki uyumsuzu, zararlıyı temizlemeye kalksa, işe ilk olarak bizden başlardı. Bu kadar virüs olmamıza hiç gerek yok. 

2 yorum:

Esin Bozdemir dedi ki...

Bin nasihatten bir musibet hayırlıdır hesabı.. Bodrum'da Carettalar'ın hışımına uğrayan insanlar olmasa ne? nedir? nedendir? sorgulanmayacak.. Sen hayvana yemek ver, kimyasını boz!..sonra da saldırdı diye feryat et!.Az önce bir haber kanalında da Carettalar'ın rehabilite edileceğinden söz ediliyor!..hey Allah'ım 'Türk aklı' işte deme de dur!. Handikap gerileyen turizme bir balta da Carettalar korkusu olmalı!. bilinçsizlik diz boyu!. parasal cezalandırma olunca, bilinç de arkasından gelecektir mutlaka!.okumayı, araştırmayı sevmeyen insanımızın anladığı bir dil var!. neyse..bence de gelişmeler olumlu yönde!..İnsanoğlu yola gelmeyince, Carettalar olaya el atmışlar ve varlıklarını bir kez daha göstermişler!.. bu arada videoya bayıldım..Bu video dahi her şeyi anlatıyor. Gelişmeleri takip ediyorum.. Sevgiler İmge'cim..

Imge dedi ki...

Esincim maalesef sinirimiz bozuluyor bu haberlere ama sanırım turizm sezonu boyunca daha görmediğimiz, duymadığımız çok daha kötüleri yaşanıyor sahillerde. BİLMER'den de döndüler ve anlattıklarına göre asıl yuvalama alanlarına yapılanlar çok kötü ve ilk bilgilendirme panoları, broşürler, vs gibi çalışmalar o alanda olacakmış. Bir de ısıran kaplumbağayı rehabilite etmek için götürmek diye bir şey olmadığını öğrendim onlardan. Balık ağlarına takılan, eziyet gören, yaralı hayvanlar götürülüyormuş rehabilitasyon merkezine. Ve bu konuyla da Sahil Güvenlik Komutanlığı ilgileniyormuş. Ve 7 Ağustos günü Kaş'tan herhangi bir kaplumbağanın götürülmediğini söylüyorlar. Alıp, biraz uzakta açık denize bırakmışlardır ısıran kaplumbağayı deniyor. Umarım öyledir, çünkü plajların işgüzarlığıyla yapılan bu tür uygulamaların daha vahim de sonuçları varsa hiç şaşırmam! Yakınlarda bir "gelişmeler" yazısı daha yazsam iyi olacak sanırım.
Sevgiler.