New York'ta Son Günümüz - Klasikler ve Alışveriş

Kaç gündür 40 derece sıcakta yürürken 20 Mayıs sabahı otelden ince montlarımızla çıktık. (Ayağım ayaklıktan çıktığı için ben mont altı parmak arası terliklerle devam ediyordum o ayrı ;) ) İlk durak kahvaltı için Friedman's oldu.  Hem otele hem de sonrasında alışveriş turu için uğrayacağımız Macy's'e yakın olduğu için ve Yelp puanına bakarak seçtik ve kahvaltımıza bayıldık. O kadar doyurucu tabaklar geliyor ki hiçbir yerde pancake'e sıra gelmedi, ona üzülüyorum. Tabi Haziran ortasında hâlâ "tüh pancake yiyemedim" diye üzülen bir tek ben kaldım sanırım. Haftaya Kaş'ta görürüm günümü! Neyse, bu yaz tek tutunacak dalım Rihanna, gördüm ki o da yaza hiç hazır değil, kıh kıh. ;)


Son günü alışveriş ve Central Park'ta yayılmaya ayırmıştık ki hava park havası olmadığından Rockefeller Center'ın önü, Grand Central, 5th Avenue, Trump Tower falan gibi klasik turistik durakları gezerek alışveriş yapalım dedik. Trump Tower'ın önü tahmin edebileceğiniz üzere tepeden tırnağa donanımlı polislerle korunuyordu. Ama polislerle selfie falan çektirmek de mümkündü hani, öyle ağır abilik taslamıyorlardı. Biz çektirmedik tabi ki, bizim bir ağırlığımız var zira. ;) 


Rockefeller Center'ın önündeki avluda 23 Haziran'a kadar Jeff Koons'un Seated Ballerina (Oturan Balerin) enstalasyonu görülebilir. Bizde olsa ifade özgürlüğü kapsamında "Batı'nın ahlaksızlığına hayır" diye bıçaklarla delik deşik ederlerdi heykeli ilk günden, çünkü kendisi şişme naylondan yapılmış bir heykel. Dolayısıyla da sert hava koşullarında güvenlik nedeniyle söndürmek zorunda kalıyorlarmış. 


Ve tabi ki Grand Central Terminal binası. İçini de dışını da çok seviyorum buranın, o yüzden tekrar görmek istediklerim arasında yer alıyordu. Dışarıdan çektiğim fotoğrafların birinde Chrysler Binası da göz kırpmış arkadan, o da iyi olmuş.


Neyse, yani kısaca anladınız siz beni: New York 101 tadında gezindik, biraz alışveriş yaptık ve yine ekiple buluşup İsocum'un isteği üzerine stadyum tadında bir Münih bira evinde oturduk ilk durak olarak. Jet-lag çarptı galiba kocacımı bu kez, zira kendisini Amerika'da değil Almanya'da sanıyordu mekan seçimlerinde! ;) Ben de uğraşacak halde değildim doğrusu. Ama döner dönmez ağırlığımı koydum: bundan sonra bir biergarten daha kaldıramayacak durumdayım, istediğin arkadaşınla gidebilirsin, ben de bir winehouse bulup sakin sakin şarabımı yudumlarım, pöf, biradan soğudum yahu! Gerçekten de döndüğümden beri içki detoksundayım. Neredeyse bir ay olacak ve çok ihtiyacım varmış fark ettim ki. Oradan çıktıktan sonra son bir buçuk saatimiz daha olduğunu görünce bizim otelin de yakınındaki YOTEL'in roofunda da bir şişe kapanış şarabı açmaya karar verdik.


Gece çok daha güzel görünüyordur ışıl ışıl ama ben akşamüstü de çok sevdim burayı. Sinema geceleri de oluyormuş hatta öğrendiğime göre. Artık bavulları kapıp JFK havaalanı yollarına düşme zamanı. İstanbul gibi trafiği hesaba katmamız gereken bir şehirdeyiz sonuçta, yolumuz uzun. Gerçi 8 milyonluk nüfusla bu haldelermiş ayol, bir de 18 olsa bizim gibi n'olur kim bilir? Şükredelim halimize, memleketim, çayım, yatağım falan söylemlerine de başlayalım yavaş yavaş. Ne de olsa dönüş yoluna girdik, motivasyon lazım di mi? ;)

Hadi bakalım, benim için seyahat sezonu kapandı gibi görünüyor. Güzel bir yaz ve Kaş sezonu olmasını diliyorum. Yaz hepimize çok iyi gelsin!

Hiç yorum yok: