Aslında yarım gün desek de olabilir çünkü Cumalıkızık'ı bitirip otelimize gelmemiz, yerleşmemiz ve yeniden dışarı çıkmamız öğleden sonra üçü bulmuştu. İkimiz de daha önce Bursa'da bulunmuştuk, dolayısıyla çok da kültür gezisi amaçlı gelmiş değildik şehre. Ancak sonrasında fark ettim ki aslında şehir içine hakkıyla tam bir gün ayırıp bütün o tarihi ve kültürel mirasın tadına varmak da iyi olabilirmiş.
Kervansaray Termal Otel
Önce otelimizden bahsedeyim. NG Afyon'la birlikte termal aşkımızın başladığını yazmıştım. O yüzden bu hafta sonu turumuzun da konaklama yerini termal otellerden biri olarak seçelim dedik ve şehrin en eskilerinden Kervansaray Termal'i tercih ettik. Bu arada eski derken, gerçekten de baya eski bir otel olduğunu belirtmeliyim. Yani dökülmeye bir kala. Lobisi, dekorasyonu falan bizi otuz yıl öncesine götürdü. Ama asıl takıldığım nokta bu değildi benim.
(resmi otelin web sayfasından aldım)
Termal bölümünü hiç beğenmedim. Kadınlar hamamının içinde bir havuz var sadece! Yanında çığlık çığlığa bağıran çocuğunu yıkayan bir anne, bikini yerine iç çamaşırlarıyla gelmiş tipler, kese yapan tellaklar, saçına bakım yapıp tarayan tipler kenarlarda otururken sen de ortadaki havuzda sinirden diken diken olmuş şekilde termal keyfi yapmaya çalışıyorsun. Erkekler bölümü çok daha huzurlu ve hijyeniktir eminim. Çıkışında şezlonglarda dinlenme salonları da vardı mesela. Ama kadınlara ayrılan bölüm yaprak sarmalı, göbek atmalı hamama bir tık kala curcunalığındaydı. Aile banyosu ise küvet boyutlarında olduğundan rezervasyonlu kullanılabiliyormuş. Tek aile kullanabildiği için de yer bulmamız mümkün olmadı. Anlayacağınız istediğim sefa ve hijyen seviyesinin çok altındaydı bu otel. Büyük olasılıkla bir daha gelmeyiz. NG Afyon kalitesiyle kıyaslamamsa zaten mümkün değil.
Bursa Şehir Merkezi
Cumartesi günü öğleden sonra gezdiğimiz için her yerin inanılmaz kalabalık olduğunu söylemeliyim. Fotoğraf falan bile çekmeye üşendim çoğu yerde. Elbette ilk durağımız Ulu Cami ve hemen yanındaki Koza Han ve devamında adeta birbirine kapalı ve açık çarşı alanlarıydı. Koza Han'a bayıldım. Burası 15. yy sonlarında II. Bayezid tarafından vakıf olarak yaptırılmış. Tam bir han şeklinde inşa edilmiş yapının ortasındaki geniş avluda ise bir mescid yer almakta. Eskiden koza ticareti için Bursa'ya gelen ipek tüccarları burada konaklarlarmış. Şimdi ise O kemerli katların içleri ipekten ve diğer kumaşlardan yapılmış envai çeşit şal ve eşarp satan dükkanlara dolu. Avluya bakan kafeleri ise çay&kahve molası için ideal.
Buradan çıkıp yaklaşık 10 dakikalık bir yürüyüşle Irgandı Çarşılı Köprü'ye ulaştık. Bursa'ya ilk gelişimin üstünden on yıldan uzun süre geçmiştir. Diğer yerleri hatırlıyordum az çok ama bu köprüyü hiç görmemiştim. Minik bir Ponte Vecchio havasında, üstünde tasarım dükkanların yer aldığı köprü 1442 yılında inşa edilmiş. Daha sonra deprem ve savaş sırasında adeta yıkıntı haline gelmiş olsa da 2004 yılında yenilenerek şimdiki haline kavuşmuş. Çok tarihi bir havası olmasa da görülesi bir durak.
Sırada Yeşil Cami ve Yeşil Türbe'nin bulunduğu bölge var. Köprüden sonra yaklaşık 10-15 dakika yürüyerek de buraya ulaştık. Yeşil Türbe'nin giriş kapısındaki işlemeleri ve rengini ilk görüşümde de çok sevmiştim diye hatırlıyorum. Mehmet Çelebi 1421 yılında bu türbeyi yaptırmış ve bitişinden kırk gün sonra da vefat etmiş. İçeride en büyük ve ortada kendi mezarı ile birlikte yanlarında oğulları ve kızlarının ve hatta dadısının da mezarları bulunuyor. Turkuaz çinilerle kaplı bu yapı ve etrafındaki rengarenk çarşı bölümü Bursa'da en sevdiklerimden oldu.
Ulu Cami ile Yeşil Türbe arasını görebildik ama diğer tarafta Tophane'ye doğru gidemedik bu kez. Orada da Orhan Gazi ve Osman Gazi türbeleri olduğunu biliyoruz ancak bu kez asıl amaç termal-iskender kebap-çevre kasabalar olduğu için ona sıra gelmedi. Hem iskender için de kuyruğa girme zamanımız geliyordu yavaştan. ;)
İskender Kebap Yemesi Sevap ;)
Gülmeyin öyle, iskender kebap yemek ciddi iştir. En meşhuru Kebapçı İskender'in Atatürk Caddesi üzerinde Tayyare Kültür Merkezi yanındaki Mavi Dükkan olarak bilinen yeri diye duyduk. Burada 30-40 dakika kuyrukta bekliyorsunuz, içeri girdikten sonra da yaklaşık 10 dakika içinde kebabınız geliyor. İçki yok, fast food konseptinde iskender kebap yemeye geliyor gibi düşünün. Lezzet olağanüstü; hem etin hem tereyağının. Porsiyonlar doyurucu. Ve erken kapanıyorlar. En geç 20.00 gibi. O yüzden en yoğun saatleri akşam 18.00 civarı.
O akşam İsocum maç izleyeceği için ben de gece 10 gibi uyumadan önce bir seans daha termal banyo yapmayı planladığımdan biz daha bile erken yedik yemeğimizi. Buraya mutlaka uğramalısınız. Beklediğinize değen bir lezzet olduğunu söyleyebilirim. Nişantaşı Şakayık Sokak'ta da şube açmışlar ve aynı lezzet olduğunu iddia ediyorlar. (Laf aramızda, hiç emin değilim öyle olacağına, ama ilk iskender krizinde denemek üzere notumu aldım)
Diğer 'yazmazsam olmaz'lar...
* Şehrin trafiğinin nasıl kaotik olduğunu anlatmama kelimeler yetmez. Bindiğimiz taksilerle bir yerden bir yere gitmek baya Hindistan'da rickshaw yolculuğu yapmak tadındaydı. ;) Güldüğüme bakmayın beni acayip sinir eden ve midemi altüst eden bir durumdur bu. Taksiciler ve konuştuğumuz hemen herkes eski belediye başkanı Recep Altepe'ye saydırıyorlardı. "Çocukluk hayali tramvayı yapma inadıyla bize kabus bıraktı," diyor halk özet olarak. Gömü aradığı ve bulduğu da şehir efsaneleri arasında. İnsanın içi acıyor gerçekten. Osmanlı'nın başkentlerinden, bu kadar harika bir tarihi, doğal ve kültürel zenginliğe sahip bir şehir, bir kişinin hırsı ile ne hale getirilip bırakılmış. Çok yazık.
*Bursa çok kapsamlı gezilmesi gereken ve konumu ve kaynaklarıyla ikinci İstanbul olabilecek kadar zengin bir mirasa sahip bir yer. Biz tam anlamıyla hakkını veremedik. Siz daha çok zaman ayırın mutlaka. Ama hemen her yerin Eminönü curcunası tadında olduğunu bilerek gidin gezmeye.
*Bursa ipeği meşhur demiştim. Kendinize ve sevdiklerinize ipek şal ya da başka bir aksesuar almadan dönmeyin.
* Ve tabi ki kestane şekeri için de aynısını söyleyeceğim. Kafkas ve İpek'ten aldık birkaç çeşit kestane şekeri ve İpek de çok köklü ve iyi bir firma olmasına rağmen biz Kafkasçı olduğumuza karar verdik. Damak tadı değişir. Deneyin ve dönmeden ağız tadınızı da almayı unutmayın.
Sırada civar köy ve kasabaları var. Sanırım kalabalıklardan uzaklaşarak huzuru bulacağız bu kez. ;)
* Şehrin trafiğinin nasıl kaotik olduğunu anlatmama kelimeler yetmez. Bindiğimiz taksilerle bir yerden bir yere gitmek baya Hindistan'da rickshaw yolculuğu yapmak tadındaydı. ;) Güldüğüme bakmayın beni acayip sinir eden ve midemi altüst eden bir durumdur bu. Taksiciler ve konuştuğumuz hemen herkes eski belediye başkanı Recep Altepe'ye saydırıyorlardı. "Çocukluk hayali tramvayı yapma inadıyla bize kabus bıraktı," diyor halk özet olarak. Gömü aradığı ve bulduğu da şehir efsaneleri arasında. İnsanın içi acıyor gerçekten. Osmanlı'nın başkentlerinden, bu kadar harika bir tarihi, doğal ve kültürel zenginliğe sahip bir şehir, bir kişinin hırsı ile ne hale getirilip bırakılmış. Çok yazık.
*Bursa çok kapsamlı gezilmesi gereken ve konumu ve kaynaklarıyla ikinci İstanbul olabilecek kadar zengin bir mirasa sahip bir yer. Biz tam anlamıyla hakkını veremedik. Siz daha çok zaman ayırın mutlaka. Ama hemen her yerin Eminönü curcunası tadında olduğunu bilerek gidin gezmeye.
*Bursa ipeği meşhur demiştim. Kendinize ve sevdiklerinize ipek şal ya da başka bir aksesuar almadan dönmeyin.
* Ve tabi ki kestane şekeri için de aynısını söyleyeceğim. Kafkas ve İpek'ten aldık birkaç çeşit kestane şekeri ve İpek de çok köklü ve iyi bir firma olmasına rağmen biz Kafkasçı olduğumuza karar verdik. Damak tadı değişir. Deneyin ve dönmeden ağız tadınızı da almayı unutmayın.
Sırada civar köy ve kasabaları var. Sanırım kalabalıklardan uzaklaşarak huzuru bulacağız bu kez. ;)
3 yorum:
Bursa benim için Gölyazı ve Trilye, defalarca gitsem doymam ama şehri de seviyorum Allah için :)
Keyfiniz bol olsun.
Sevgili Leylak Dalı,
O zaman bugün mutlaka uğramalısın buralara. Birlikte gidelim Gölyazı ve Tirilye'ye. ;)
Sevgiler.
Memnuniyetle :)
Yorum Gönder