Hüzünlü Antik Kent Pompeii ve Bosco de Medici

Pompeii antik kenti Napoli havaalanına çok yakın olduğu için aslında ilk gün ya da dönüş günü gezmek daha mantıklı olabilir diye düşünmüştük. Ama daha sonra hassas Güney İtalya insanının turist arabalarının bagajlarını asla affetmediğini her blogda, forumda okuyunca dımdızlak kalmayalım ortada diye arabada bir şey bırakmadan gezebileceğimiz bir ara günü seçtik. Ravello'dan yaklaşık 50 dakikada ve neyse ki Amalfi sahili gibi trafikli değil ama yine kıvrım kıvrım bir yolla Pompeii'ye varabildik. Aşağıda GPS ekran görüntüsü yollara bir örnek olsun. ;) 

Vezüv Yanardağı'na ise çıkmamaya, kendisiyle uzaktan selamlaşmaya karar verdik. Etna Yanardağı'na çıkmıştık ve çok etkileyiciydi, ama bu kez ne bileyim işte, o havada değildik. Güney İtalya geziyoruz yahu, ayakkabılarımız kirlenmesin, çıkışta belki bir plaj, belki bir şarap bağı yaparız, daha sefa odaklı takılalım dedik. Ama gezmek isterseniz Pompeii ile çok yakın olduklarını ve ikisini aynı gün içinde yapmanın mantıklı olduğunu söyleyeyim.  


Pompeii'nin hikayesi hepimizin bildiği gibi gibi korkunç. Koca bir kent 79 yılında adeta Vezüv'ün saçtığı dehşete gömülüyor. Dönemin önemli ticaret merkezlerinden biri olan 20000 nüfuslu bu liman kentinden geriye kalanlar ise yaklaşık 1700 yıl boyunca küller altında kalmaya devam ediyor keşfedilmeden. Ta ki 1748 yılında keşfedilip de Roma İmparatorluğu'na dair izlerin de ortaya çıkmasıyla birlikte burada biz zamanlar var olan yaşam anlaşılabiliyor. 


Açıkçası bu kadar iyi korunmuş, dev bir antik kentle karşılaşacağımızı tahmin etmiyordum. Burayı görenlerden en çok duyduğumuz şeyler tahmin edebileceğiniz üzere lavların altında kalan insanların katılaşmış bedenlerinin etkileyiciliğiydi. Ama sarayı, tiyatrosu, tapınakları, genelevleri, hamamları, ticaret merkezleri ve daha pek çok yapısıyla bu kadar devasa bir antik kent görmek benim için şaşırtıcı oldu. Hikayesi daha çok satan turistik bir yer değil yani burası. Antik kentlere meraklı olanlar için adeta bir cennet hatta. 

Çok zengin bir zevk-i sefa şehriymiş burası. Şehrin kaymak tabakasının yaşadığı evleri, sokakları gezerken buradaki yaşamı canlandırabiliyorsunuz. Her şey o kadar canlı duruyor  ki günlerce üstlerine yağan küller ve kızgın taşların altına gömülüp yüzlerce yıl orada kalmamış gibi sanki. Duvar resimlerinin, orijinal boyaların ve mozaiklerin, çanak-çömleklerin, hatta bazı tabelaların bile günümüze kadar nasıl ulaştığını görmek inanılmaz. Bu arada hâlâ kazı çalışmalarının devam ettiğini ve her geçen gün yerin altında kalan yaşantıya dair daha fazla bilgi edinildiğini söyleyelim. 



Elbette ki bir liman kentinin olmazsa olmaz popüler duraklarından biri de genelevlerdir. Pompeii'de de hamamların çok yakınında yer alan genelevlerin girişinde muhtemelen o dönemki kuyrukları andıran bir kuyruk vardı. ;) Tabi ki biz de kuyruktaki yerimizi aldık ve minicik odaları olan bu genelevlerin içinden geçtik. 


Hem girişteki camlı bölmede hem de kazı alanı içindeki çeşitli yerlerde pek çok kez taşlaşmış yetişkin ve çocuk bedenlerine rastlayacaksınız. Ölümlerin en birincil sebebinin çıkan zehirli gazların solunması olduğu düşünülüyor. Bazı bedenlerin ağızlarını ve burunlarını kapatmaya çalışarak can verdiklerini de görebiliyoruz. Korkunç bir trajedi. Ve büyük olasılıkla şimdiki olanaklar dahilinde bu kadar insanın ölümünün önlenebilir olduğunu düşünmek işi daha da trajik kılıyor. 


Ve koca antik kenti gezisinin ardından en çok aklımda kalan görüntü de Forum alanında çektiğim katil ve kurbanın aynı karede olduğu şu fotoğraf olacak. Doğanın gücünü ve sonsuzluğunu ve son sözü söyleyenin daima doğa olduğunu da anlatır nitelikte. 


Pompeii giriş ücreti kişi başı 11 Euro. Ve en az 2 -ilginize göre daha fazla- saatinizi ayırmanız gerekiyor. Dolayısıyla sıcak mevsimlerde gittiğinizde gezinizi öğle sıcağı bastırmadan ya da sonrasında planlamanızı, yanınızda su ve şapka bulundurmanızı kesin tavsiye ederim. 

***

Etna gezisinden yanardağ eteklerindeki mineral zengini topraklarda nefis şaraplık üzümler yetiştiğini ve harika şaraplar üretildiğini hatırlıyordum. O yüzden geziyi planlarken Vezüv yakınlarında da bu tür şarap bağları olup olmadığını araştırayım dedim ve bingo! Gerçekten de burada pek çok bağ evi bulunuyor ve konaklama ve restoran seçenekleri de sunuyorlar. Biz Bosco de' Medici'yi tercih ettik. Doğru tercihmiş. 


Asmaların altına yerleştirilmiş masalarında, huzur dolu sessizliğinde son derece lezzetli yemeklerinin ve bir şişe Lava Rubra'nın tadını çıkardık uzun uzun. Şarap bağında öğle yemeğine bayılırım diyenlerdenseniz sizi gözü kapalı buraya alabiliriz. Çıkışta arabanıza birkaç şişe şarap da atabilirsiniz tabi. 

Sırada gezinin son yazısı Positano var. Sonra muhtemelen yine uzun bir ara, çünkü hafta sonu İsocuum geliyor. ;)

Hiç yorum yok: