Cesur Yeni Dünya, Mor Amber, 80 Yaş Zor Zamanlar Günlükleri

Son dönem okuduklarımı da kısaca buraya bırakayım hafta kapanışında. Artık neredeyse bir klasik sayılabilecek, ütopyaymış gibi yapan bir distopya olan Aldous Huxley'nin Cesur Yeni Dünya'sını sonunda okudum. 1932'de müthiş bir  öngörü ile yazılmış ve sonrasında eminim pek çok yazara da ilham vermiş olan bu yeni dünyada teknoloji tek gerçeklik, duygular ise cıs! Herkes herkes içindir, o yüzden de sürekli aynı kişilerle birlikte olmak yerine birçok farklı kişiyle birlikte olmak gerekir. Yani aile kavramı da cıs! Soma adı verilen haplar sayesinde herkes her zaman mutlu, sipariş üzerine yaratılan insanlar kusursuz, uçan araçlar, ideal ortamlar, falan filan. Yani daha ne istiyorsunuz vicdansızlar? ;) İlla çiçeklere bakıp mutlu olmak, bir sanat eserinden haz almak, aşık olup acı çekmek falan mı istiyorsunuz? Mümkün değil, zira onlar da cıs! Şartlandırma merkezi ona göre ayarlarınızı yapacak, siz hiç beyninizi ve kalbinizi yormayın. Çünkü ne demişler: birey hissederse, toplum sendeler! Edebi anlamda çok keyif aldığım romanlardan olmasa da hikayesi nedeniyle illa ki okunması gerekenlerden olduğunu düşünüyorum. Öneririm.  


Sırada Chimamanda Ngozi Adichie var. Yazarın adını söyledikten sonra durup bir dinlenmeniz gerekiyor, biliyorum. ;) Ama son zamanlarda keşfettiğim bu genç Nijeryalı yazarı uzun süre takip edeceğim gibi görünüyor. Mor Amber yazarın ilk benim okuduğum ikinci romanı. İlki ise yine bayıldığım Amerikana idi, onunla ilgili yazdıklarımı okumak isterseniz buraya tık. Kambili ve Jaja, çok varlıklı  ve sofu bir ailede büyüyen iki kardeş. Baba evindeki bu katı ve kısıtlayıcı hayatın son derece  normal olduğunu düşünerek büyürlerken üniversitede okutman olan, muhalif Ifeoma halası ve kuzenleriyle bir arada zaman geçirdiklerinde hayatlarında bambaşka bir pencere açılıyor. Özgürlüğün ne  olabileceğine dair bile bir fikirleri olmayan iki kardeşin isyanı ve uyanışı ve bu uğurda ödedikleri bedeller var bu romanda. Çok dokunaklı ve çok etkileyici. Öneririm.


Son olarak Oya Baydar'ın 80 Yaş Zor Zamanlar Günlükleri'nden kısaca bahsedeyim. İlla ki okuyun demem, ama ben yine de keyifle okudum çünkü Oya Baydar'ı severim ve bu zor Covid dönemine 80 yaşında girmiş, son derece aktif ve meraklı bir yazar olarak neler hissettiğini merak ettim. Ama herkesin aynı ölçüde ilgisini çekmeyebilir tabi.


Genel olarak karamsar bir havada yazılmış günlükler 2020 yılının Mart ortalarında Covid salgınının bizde de başlamasıyla birlikte başlayıp Ekim ayına kadar sürüyor. Nasıl karamsar olmasın değil mi? Hem hastalıkla ilgili bu kadar belirsizlik, hem eve kapanmalar (özellikle 65 yaş üstünün bunalımı), hem bu arada hükümetin fırsat bu fırsat diye Türk-İslam devleti kurma hevesini her fırsatta gösteren hamleleri, ötekileştirmenin artışı, bundan sonra yeni bir dünya düzeni kurulur mu yoksa kapitalizmin en vahşi formu mu yolda sorgulamaları, falan filan... Oya Baydar, 90 yaş günlüklerinde daha iyimser olmaya söz verse de şahsen ben de geleceğe gerçekçi bakınca hem ülke hem de dünya adına iyimser ve umut dolu olunabilecek hiçbir şey görmüyorum bu yaşadığımız dönemde. 

Kitaplarla dolu bir hafta sonu olsun!

Hiç yorum yok: