Öyle çok yeri not ettim ki kitabın arka sayfasına, bazı alıntıları buraya da bırakmak istedim eski günlerdeki gibi:
"Uzun zaman önce tüm benliğimi, kelimelere duyduğum kör bir tutkuya adadım. Edebiyat benim kum havuzum. İçinde oyunlar oynuyor, kaleler, duvarlar inşa ediyor, şahane zaman geçiriyorum. Beni asıl zorlayan oyun bahçesinin dışındaki dünya. Bu görünen dünyaya uysal ama geleneksel sayılmayacak şekilde uyum sağladım ki fazla sıkıntı çekmeden kitaplardan oluşan dünyama geri çekilebileyim. Aynı metafordan devam edersek, eğer edebiyat benim kum havuzumsa, gerçek dünya da kum saatim - içimi gıdım gıdım tüketen bir kum saati. Edebiyat bana hayat veriyor, hayat beni öldürüyor."
“Aynı mekanı paylaşıyorduk ama artık aynı ilgiyi, karşılıklı anlayışı,
arkadaşlığı paylaşmıyorduk. Evli çiftler gibiydik.”
“Sadece biz gitmiş olanlar bu şehrin eskiden nasıl olduğunu ve ne kadar
değiştiğini biliriz; hatırlayamayanlar kalmış olanlardır, her gün her gün
gördükleri için o anıyı yitirir, şeklinin bozulmasına izin verirler; ki
onlardır sadık kaldıklarını düşünen ve biz, bir anlamda firariyizdir onlara
göre.”
“İnsan hiçbir şeyin kaybını ‘olabilirdi’lerin kaybı kadar derinden
duyumsamaz. Hiçbir nostalji, asla gerçekleşmemiş olan şeylere duyulan nostalji
kadar acı vermez.”
“Keşke o zamanlar Çehov’a kulak vermiş ya da onu okumuş olsaydım: ‘Eğer
yalnızlıktan korkuyorsanız evlenmeyin.’”
“Ben zararsızlığın vücut bulmuş haliyim. İnsanları beni sevmesini,
benden hoşlanmalarını ya da bana karşı en ufak bir şey hissetmelerini
beklemiyorum. Hiçbir zaman düşman edinecek kadar önemli biri olmak istemedim.
Doğuştan utangaç biri olduğumu filan söylemeye çalışmıyorum ya da skandallar
yaratacak kadar muhteşem kokulara sahip bir kaplan zambağına dönüşmek tutkusuyla
yanıp tutuşan bir şebboy olduğumu da iddia etmiyorum. Sadece başkalarının
hayatına müdahale etmeden yaşamaya çalışıyorum ki başkaları da benim hayatıma
müdahale etmesin.”
İyi okumalar dilerim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder