Büyük ihtimalle aşağıdaki üçlüyü izleyip bitirmeyi ya da defalarca izlemeyi bırakalı sizler için on yıl falan olmuş olabilir. Çünkü Before Sunrise 1995, Before Sunset 2004 yılında çekilmiş. Benim evde tek başıma olduğum bir akşam Netflix'te görüp de güzel film olabilir diye izlemeye karar verdiğim Before Midnight bile 2013 yapımı ve üçlemenin sonuncusu, öyle diyeyim size. Yani muhtemelen siz bu posta nostaljik çağrışımlarla bakacaksınız ama ben baya baya bu filmlerden haberim olmadan yaşamışım bunca yıldır! Instagram'da paylaştığımda o kadar çok buna inanamayan mesaj aldım ki ben de bir kez daha kendime inanamadım. İso'ya söylediğimde "biz ikisini izledik, tanıdık geldi bana, yeniden başlayalım, hatırlarsın" dedi ve seriye baştan başladık. Ve ta taaam: ikisini de hiç hatırlamıyoruz, baya izlememişiz! ;)
Hepiniz biliyorsunuz ama kısaca yine de bahsedeyim tabi:
Richard Linklater'ın yazıp yönettiği bu seride
Ethan Hawke ve
Julie Delpy başrollerde. Müthiş doğal ortamlarda, diyalog dolu sahneler izliyorsunuz. Adeta bir tiyatro oyunu izler ya da kitap okur gibi. İlk bölümde 20'li yaşlar ve çiftin tesadüfen bir trende tanışmasını ve ayrılırlarken 6 ayın sonunda aynı istasyonda buluşma sözü vermelerini izliyoruz. İkinci bölüm Celine'in yaşadığı
Paris'te geçiyor. Jesse ünlü bir yazar olmuş ve imza günü için oraya gitmiş. 30'lu yaşlarda bu şekilde bir kez daha buluşuyorlar ve bu kez şartlar daha zor olmasına rağmen artık ayrılmıyorlar. Bunu nereden anlıyoruz? Tabi ki 40'lı yaşlarında evli ve çocuklu bir şekilde bir Yunan kasabasına tatile gelmiş çiftimizi görünce.
Paris ve Yunanistan yazı şahane bir etki katıyor bence ilgili bölümlere. 20'li yaşlardaki saflık ve doğallığa ekstra bir destek gerekmiyor zaten. 40'lı yaşlar bana en bayık gelen bölüm oldu diyebilirim, zira içinde olduğumuz ve pek bir empati yapabildiğimiz için olabilir. ;) Dolayısıyla en sevdiğim bölümün Paris'te geçen Before Sunset olduğunu da belirteyim burada. Ama gerçekten de hepsi de izlenesi birer ilişki filmiydi. İyi ki oldukça gecikmeli de olsa yakalamışız.
***
Şimdi yine bir klasik sayılabilecek bir ilişki dizisine geliyorum: Scenes from a Marriage. Ingmar Bergman'ın yazıp yönettiği ve ilk kez mini dizi ve film olarak 1973 yılında yayınlanan, daha sonra da pek çok kez uyarlanan bu müthiş yapımda bir evliliğin yaklaşık on yıllık bir sürede içinden geçtiği aşamalar anlatılıyor. Ingmar Bergman bu senaryoyu yazarken kendi evliliğinden esinlenmiş ve Woody Allen ve yukarıdaki filmlerin yazarı ve yönetmeni Richard Linklater'a da esin kaynağı olmuş.
Ben Oscar Isaac ve Jessica Chastain'in başrollerinde oynadığı HBO yapımı versiyonunu izledim ve bayıldım. Oyunculuklar, diyaloglar, ortamlar şahaneydi. Çift olarak yaydıkları enerjiye de bayıldım. Uzun bir evlilik ilişkisi içinde ne kadar çok sevgi, merhamet, tutku, bağlılık (alışkanlık?), şefkat, acı, yalnızlık, üzüntü ve öfke birikebildiğini görmek, herkese -özellikle de şu an bizim gibi 40'lı yaşlarında ve uzun bir evliliğin içinde olan herkese- bir noktasından dokunacaktır diye düşünüyorum. Sindire sindire izlenesi, evliliği ve içinde barındırdığı duyguları ciddi biçimde sorgulayan, büyülü değil hüzünlü gerçekçiliğine hayran kaldığım müthiş bir diziydi. Kesinlikle öneriyorum.
***
Ve aynı senaryonun
Versus Tiyatro tarafından tiyatro oyunu olarak sahnelenen
Evlilikten Sahneler'ini de
Zorlu PSM Studio'da izledik geçen hafta. Bugün Ayşe Köroğlu'nun
Toz oyununu izlerken bu sahnede sesle ilgili sıkıntı yaşandığını yazdığını gördüm Instagram'da. Önlerde olmak daha iyi olabilir demiş. Önlerde de göremiyorsunuz, kesin bilgi! Çünkü hiç eğimsiz dizilmiş sandalyelerle sahnede ne olup bittiğini anlamak baya zor oluyor. Hem ses hem de eğim konusuna el atsalar iyi olabilir diye düşünüyorum şahsen.

Gelelim oyuna. Bu kez Ece Dizdar ve Öner Erkan oynuyorlar Marianne ve Johan'ı. Ece Dizdar'ın çok hayranıyımdır ama bu oyunda öne çıkan yoktu diyebilirim, ikisi de bence oyunculuk olarak çok başarılılardı. İki perde ve yaklaşık 2,5 saat olmasına rağmen maalesef böyle bir metin için bence yeterli değil. Filmini de bilmediğim için az zamana nasıl sığdırılır o dev duygular ve diyaloglar bilemiyorum ama beş bölümlük mini dizi versiyonu şu an çok ideal geliyor bana. O yüzden aslında bir tiyatro oyunu olarak uzun olmasına rağmen birçok yerde duyguyu çok iyi verememiş gibi geldi bana. Yine de izlemenizi öneririm, keyifle izleyebileceğiniz bir oyun. Bu ikili dışında uyarlayan ve yöneten Kayhan Berkin'i -ve birkaç yan oyuncuyu- ufak bir rolde görebilirsiniz oyunda.
Oyun tarihlerini Versus Tiyatro'nun Instagram hesabından takip edebilirsiniz.
Şimdiden iyi seyirler (hepsi için ;) !
2 yorum:
aa nasıl olur izlememen ! diyeceğim bende. dönüp dönüp seyrettiğim çok tatlı bir seri bunlar. Bergmanın mini dizsini de çok önceden seyrettim tabi ki bir bergman sever olarak. ama diğer oyuncuların oynadığı filmi bulacağım akşama ben de
Pelinpembesi,
Evet, dönüp dönüp izleyen de çok varmış, bak bu yorumu da almıştım 🙈 Neyse, baya geç oldu ama güç olmadı diyelim 😅
Bu arada Bergman’ın da orijinalini izlemedim desem? Ben de onu bulmaya çalışayım bari. Herkes gider Mersin’e ben giderim tersine 😬
Sevgiler.
Yorum Gönder