Sahaflar kısmını biraz kısa tuttuk, çünkü sanırım sahaf konsepti için biraz yeni kaldıkları için aradığım Saramago ve Auster'ları bulamadım. Neyse ki, İdefix sanal kitap fuarı başladı ve 26 Aralık'a kadar devam ediyor da kendime kocaman bir liste yapıp sipariş vermem için bol bol zamanım var. Alışveriş sepetim şimdiden hazır ama aklıma başka kitaplar da gelirse hepsini birden sipariş edeyim diye biraz daha bekliyorum bakalım. Sanal kitap fuarına uğramayı unutmayın! Onun dışında planımızı aynen uyguladık. Hatta Gizem sayesinde YKY'deki sergi dışında (bir sonraki yazımda anlatacağım) çok keyifli bir sergi daha keşfettik.
Gizem'in elinde yalnızca açık adres olup tarif olmadığı için çok önemli bir bilgi de edinmiş olduk. Beyoğlu'nda bilmediğiniz bir sokak, pasaj, mekan, vs arıyorsanız, nereye sormanız gerektiğini biliyor musunuz? Meğer YKY Kültür'ün hemen yanındaki ara sokakta tütsü satan amca ayaklı Beyoğlu rehberiymiş. YKY Kültür'deki güvenlik görevlisinden aldığımız bu bilgiyle tütsücü amcadan Olivya Geçidi'nin yerini öğrendik ve Klaxon Kültür Merkezi'ni bulduk. (Barcelona Kafe'nin ara sokağından dümdüz yürüyünce karşınıza çıkıyor.)
1944 doğumlu Ahmet Yazıcı ağaçtan heykeller yapan bir sanatçı. Duvar panoları ve iç mekan masa üstü olmak üzere iki tip heykel yapan sanatçı ağaçtan heykeller yapıyor. Bunun nedeni de ağaçla çalışırken formun yanı sıra sonsuz alternatifleriyle renk dünyasından da dilediği gibi yararlanabiliyor olmasıymış. Genellikle huş ağacını tercih ediyormuş çünkü bu ağaçta diğer ağaç türlerinde zamanla ortaya çıkan deformasyonlar oluşmuyormuş. Eserlerindeki biçim ve renk uyumunu kurgularken dinlediği müziklerden de ilham alarak çalışan Ahmet Yazıcı'nın rengarenk heykellerine ve özellikle de duvar panolarına bayıldım doğrusu. Ama Klaxon'un ortamı sizi biraz hayal kırıklığına uğratabilir. Bildiğiniz sergi salonlarından çok farklı, çünkü burası aynı zamanda çocuklar ve yetişkinler için birçok aktivite ve etkinliğin yapıldığı bir kültür ve sanat merkezi. Sergi de kurs odalarının açıldığı birkaç masalık bir kafeteryamsı bölümde gezilebiliyor. Şahsen ben keşke bu güzel eserlere ayrı bir yer ayrılabilseymiş diye düşündüm. 3 Aralık'a kadar devam eden Ahşap Heykel Sergisi'ni görmenizi tavsiye ediyorum.

Kitap önerim ise eskiden Cumhuriyet'in verdiği Dünya Klasikleri serisinden Voltaire'in Sadık ve Safdil hikayeleri olacak. Bekir Karaoğlu tarafından Türkçeleştirilmiş olan iki hikaye de bana göre masal tadındaydı. Babil'de geçen Sadık hikayesinde dürüstlük ve doğruluktan asla sapmayan bilge bir adamın başına gelen binbir türlü terslik konu edilirken Safdil'de de son derece saf ve temiz bir adamın birlikte olmalarına izin verilmeyen sevgilisiyle kavuşma sürecinde gelişerek adeta bir bilgeye dönüşme süreci konu ediliyor. Din ve ifade özgürlüklerini savunan, kilise dogmalarını yeren ve Aydınlanma Çağı'nın önemli isimlerinden biri olan ünlü yazar ve filozofun kaleminden çıkan bu iki hikayede de onun özgürlükçü bakış açısının izlerini açıkça göreceksiniz. Şimdiden iyi okumalar.

Sırada Beyoğlu Yapı Kredi Kültür'de gezilebilen Past Present Future sergisi var. Bence benden ayrılmayın! :)